CEMAL TUNÇDEMİR
Follow @CemalTdemir
New Jersey eyalet valisi Chris Christie, Salı günü yapılan seçimde Demokrat rakibine 22 puan fark atarak yeniden vali seçilmeyi başararak tüm dikkatleri üzerine çekti. Başkanlık seçiminde Demokrat Parti’nin kalelerinden biri olan bir eyalette, Cumhuriyetçi valinin ikinci kez yüzde 60’tan fazla oyla kazanması, 2016 tahmin piyasasını da hareketlendirdi. Bir çok kişi, Çarşamba günü Christie’nin Cumhuriyetçi Partinin açık ara ‘en seçilebilir başkan adayı’ olduğunu ispatladığını yazdı.
Christie’nin başka avantajları da var: Kampanya finans gücü var. Ülke çapında tanınan bir isim. Üstelik, kısa süre sonra devralacağı Cumhuriyetçi Valiler Birliği başkanlığıyla, Cumhuriyetçi eyaletler nezdinde kampanya organizasyon olanaklarını artıracak.
Ancak, daha ilk önseçimin yapılmasına bile 2 yıldan biraz daha uzun bir süre var ve son yıllardaki tüm tecrübeler, bu kadar erkenden adaylığın kesin favorisi gösterilmenin aslında hiç de işe yaramadığının örnekleriyle dolu.
Sarah Palin, 2009 yılı sonunda ABD kamuoyunda 2012 seçiminde partisinin adaylığının nerdeyse sahibi gibi görülüyordu. Kasım 2009’da Washington Post’un yayınladığı ankette Sarah Palin açık farkla önde gözükürken, Michael Huckabee ikinci ve Mitt Romney çok az bir oranla üçüncü sırada yer alıyordu. Palin 2009’da Alaska Valiliği’nden istifa ettiğinde, bazı yorumcular, ‘’Hiçbir rakibinin karşısında duramayacağı bir formülasyonla adaylığa koşuyor. Mitt Romney bile yoluna çıkamaz’’ diye yazıyordu. Palin 2011 yılına kadar da en güçlü aday olarak kalmaya devam etti. Ancak, yarış başladığında artık aday bile olamadı.
Daha geriye gidelim. Cumhuriyetçi Parti’de 2008 başkan adaylığı yarışı başlamadan önce herkesin adaylığı kesin kazacak gözüyle baktığı isim Rudy Giuliani’ydi. 2008’de önseçimler başlayıp da sandıklar açıldığında Giuliani’nin aslında sadece medyada şişirilmiş bir isim olduğu ortaya çıkacaktı.
Elbette, Christie yine de partisinin adaylığını kazanabilir. Sendikaları ezmesiyle ve eyaletin kamusal harcamalarını ciddi oranda kesmesiyle muhafazakarların hayranlığını kazandı. Ancak, gay evliliği ve göçmen reformu konusundaki ılımlı yaklaşımlarıyla aynı kesimin şüphelerini çekiyor.
2011’de birçok kişi Cumhuriyetçilerin en sonunda, ‘seçilebilir’ olmayı, ‘ideolojik çizgiye’ tercih ederek Utah valisi Jon Huntsman veya Minnesota valisi Tim Pawlenty gibi merkezde bir ismi aday yapacağını düşünüyordu. İkisi de tek bir eyalet bile kazanamadı. 2016 yarışında da Çay partili Ted Cruz gibi biri çok rahat, Christie’yi saf dışı bırakabilir. Ya da, adını ortaya attırmamak için özel çaba göstermesine rağmen 2016’yı düşündüğünü gizleyemeyen Jeb Bush gibi, teşkilat üzerinde son derece etkili bir ailenin üyesi de Christie’yi gölgede bırakabilir.
Hatta, 2016’da yeni Bush – Clinton seçimi her iki partinin tabanına da çekici gelebilir. Sonuçta devam filmleri çok tutan bir ülke burası.
Her şey olabilir önümüzdeki 2 yılda. Henüz adı hiç geçmeyen genç bir Cumhuriyetçi aday, tıpkı Obama gibi ortaya çıkabilir ve bir anda Beyaz Saray’ın adayı olabilir. 2005 yılındaki tüm anketlerde Hillary Clinton, Demokrat Parti’nin potansiyel 2008 adayları arasında en yakın rakibinin 40 puan önünde ilk sırada yer alıyordu. O ankette, Illinois’nin daha 2004’te Senato’ya seçilmiş genç senatörünün adı bile yoktu.
Follow @CemalTdemir