TED hareketi bir cemaate mi dönüşüyor?
TED (Technology, Entertainment, Design), teknoloji, eğlence ve tasarım sözcüklerinin baş harflerinin kısaltması ama günümüzdeki TED konferanslarında çok daha geniş kapsamlı konuşmalar yapılıyor. Ve konferans serisi katılımcılarının kurduğu network ile acaba bir dini cemaate mi dönüşüyor sorusunu gündeme getiriyor.
Jane Wakefield
19Temmuz 2011, Salı
Müzelerde rehberlik yapabilecek ya da hastanelerde servis masasını taşıyabilecek aile robotu Rezero ve insanların ölü nedenleri mantarlar tarafından yenmesine olanak sağlayarak daha ekolojik bir ölüm yolu önerisini yaymaya çalışan sanatçı Jae Rhim Lee…
Sahnede dans eden bir robot ve mantar sporlarıyla dikilmiş simsiyah giysili bir kadın, her yerde rastlayamayacağınız, ama TEDGlobal için, aslında sıradan sayılan görüntüler. Konuşmacıların çeşitliliğinin yanı sıra, birçok bakımdan olağan dışılığıyla, TED olgusu, takipçilerince adeta bir inanca dönüştürülüyor.
California’nın göz kamaştırıcı Long Beach’inde düzenlenen TED 2011 konferansından sonra, geçtiğimiz günlerde de Edinburg kenti ev sahipliği yaptı TEDGlobal konferansına.
Katılımcılar konferansların çağdaş havasına tutkun. Tanınmış bir bira reklamından ödünç alacağımız ifadeyle, “Apple konferans düzenlese, TED gibi birşey olurdu.”
TED, bir bakıma seçkinler kulübü. Teknoloji, eğlence ve tasarım alanında konuşmalar yapan konukları izlemek için 5000 sterlin ödemek gerekiyor.
TED (Technology, Entertainment, Design), teknoloji, eğlence ve tasarım sözcüklerinin baş harflerinin kısaltması ama günümüzdeki TED konferanslarında çok daha geniş kapsamlı konuşmalar yapılıyor.
İşte Edinburg konferansında da siyaset, ekonomi ve çevre konuları öne çıktı, Çin’in bir meteor hızıyla güçleniyor olması odak noktası oldu.
Yemen Times gazetesinin genel yayın müdürü Nadia el-Sakkaf, “demokratik bir Yemen arzusundan” söz etti; İngiltere’nin gündemindeki “Büyük Toplum” fikrinin mimarı Philip Blond, duruma nasıl çare bulunacağını pek anlatmasa da “toplumun nasıl bölünmüş olduğunu” vurguladı; felsefeci Alain de Botton, “dinin güncellenmesi gerektiğini” belirtti.
Buna yanıt olarak, hevesli olduğu gözlenen ‘TED’çilerden biri, “TED’in kendisinin yeni bir kilise haline gelebileceğini” söyledi.
Konferansta söz alanların konuşmalarının arasına dans, opera ve müzik gösterileri serpiştirilmişti.
Sosyal deney
TED’i oluşturan, bu akıl ve duygu bileşimi bir bakıma. Bu formülle, yüksek mevkilerde yer alan, varlıklı izleyicilerine sosyal ve kültürel anlamda farklı seçenekler sunuluyor.
Bir de dev bir sosyal deneyimin parçası olma duygusu yaratılıyor katılımcılarda. “Hemen yanınızda oturan kişinin tüm yaşamınızı değiştirebilecek kişi olması olasılığıyla”, hummalı bir tanışma, tanıştırma faaliyetine teşvik ediliyor herkes.
Başka konferanslarda katılımcılara, izlenim formları dağıtılırken, TED, izleyicilerinin “ruh hallerini en iyi yansıtan rozetler” takmalarını istiyor. Seçenekler arasında, “Fikirlerime meydan okundu”, “Esinlendim ve bu beni harekete geçirdi” ve “Burada ne işim var?” gibi tepkiler var.
Rozetler plastik tüplerde duruyor ve haftanın sonunda, TED, en gözde rozeti belirliyor. Benim bu yazıyı yzadığım sırada “İnandığımı söyledim” rozeti en gözde konumdaydı.
TED, Silicon Vadisi’ndeki girişimcilerce başlatılmış bir seçkinler kulübüydü başlangıçta. 2001’de İngiliz yayıncı Chris Anderson satın aldı bu örgütlenmeyi ve kâr amacı gütmeyen, yayılmaya değer düşüncelerin tanıtılmasına olanak veren bir örgüte dönüştürdü.
Anderson, konferans sonrasında tüm konuşmacıların konuşmalarının videolarının internetten yayımlanmasını kabul etmekle, bazı safkan TED’çileri kızdırdı ama TED olgusu da, çok daha geniş kitlelere yayıldı; dünya çapında bağımsız ve yerel TEDx konferansları düzenlenmeye başladı.
TED, bu yaz, fikirlerini okullara nasıl yayabileceği konusunu ele alıyor.
Örgütün değişen yapısına ve doğasına rağmen, TED konferansları hala, tuhaf bir şekilde, dışa kapalı bir faaliyet olmaya devam ediyor. Konferans salonunda Twitter kullanılmaması isteniyor; izleyicilerin konuşmacıları zorlayabilecekleri soru-cevap uygulamasına gidilmiyor.
Ama tıpkı bir inanca sıkı sıkıya bağlı insanlar gibi, TED’çiler de, pek fazla eleştirmiyorlar bu durumu ve bir hafta boyunca süren konferansı, aklın ve duyguların tam anlamıyla uyarıldığı bir vaha gibi görüyorlar. (BBC)
)