Cemal TUNÇDEMİR
Follow @CemalTdemir
26 Nisan 2013
Boston Maratonu’nda bombalar patladıktan hemen sonra ünlü Merriam-Webster sözlüğünün yayın yönetmeni Peter Sokolowski, bu tür olaylardan sonra hep yaptığı gibi, sözlükte en çok bakılan sözcükleri takibe başladı. Yerel saatle 16:00 civarlarında “casualty (zayiat)” ilk sırada yer alırken saat 18:00’de ise “terrorism” en çok bakılan sözcük olmuş. Akşam saatlerinde bir ara ‘tragedy’nin oturduğu tahta, gecenin ilerleyen saatlerinde beklenen konuk nihayet gelip yerleşmiş: ‘’Surreal’’.
Sürrealizm, 20’nci yüzyıl başlarında, gerçeklikle ile hayal dünyası arasındaki sınırlar kaldırılırsa, ‘süper gerçekliğe’ ulaşılacağı inancıyla bir sanat akımı olarak doğdu. Ancak sözcük sonradan sanattan ve estetikten uzaklaşmaya başladı ve rasyonel olarak açıklayamadığımız böylesi büyük trajedileri anlatmaya yarayan bir jokere dönüştü.
Ancak, ‘surreal’ sözcüğü, sadece Boston’da olan biten için değil, ‘haber kanalları’ ve özellikle de haber kanalı denilince ilk akla gelen marka olan CNN’in bu trajedi hakkında yayınları için de hafta boyunca sıklıkla kullanıldı.
Televizyon haberciliğinin atası CNN’in Boston Maratonu saldırısı sonrası yayınları ile ne anlatmaya çalıştığına kimse bir anlam verebilmiş değil. Olay yerinde canlı bağlantı kurulan muhabirlerin tamamı, özeti, ‘’birşeyler oluyor ama ne oluyor bilmiyoruz’’ olan uzun konuşmalarla ‘açıklıyordu’ gördüklerini. Deneyimli Wolf Blitzer bile, ‘önemli şeyler oluyor ama nedir bilmiyoruz’ cümlesiyle ‘aydınlatıyordu’ biz izleyicileri. Komedyen Jon Stewart haklı olarak makaraya aldı CNN’i: ‘’Birşey bilmiyorsanız, niye haberini yapıyorsunuz?’’.
CNN, zanlı için Boston’da insan avı başlatılan Cuma günü, zanlının yakalandığı haberini veren ilk kanal olabilmek için polisin her hareketini canlı yayınladı. Mantıklı mantıksız, önemli önemsiz her detayı canlı yayınladı. Bu kontrolsüz yayın doğal olarak çok büyük hatalara ve gaflara yol açtı. En kötüsü de bu büyük efora rağmen zanlının yakalandığı haberini kamuoyu önce NBC’den duydu. CNN’in hataları Twitter’da ‘trending topic’ oldu. Haber kanalının kendisi böylesi bir trajedinin ortasında haber oldu.
Benim CNN ile tanışmam 17 Ocak 1991 gece yarısıdır. Gece yarısı gelen bir telefonla uyanıp TRT’yi açtığımızda (o günlerde televizyona TRT diyorduk), karşımızda binlerce bombanın füzenin gökyüzünü aydınlattığı Bağdat vardı. Aylardır bölgeye asker yığınağı yapan ABD, Irak’ı, işgal ettiği Kuveyt’ten çıkarmak için Bağdat’a yönelik savaşına başlamıştı. Bütün dünya gibi biz de Bağdat’ta olan biteni El Raşit Hotelinden canlı yayında gelişmeleri aktaran Bernard Shaw, Peter Arnett ve John Halliman’dan takip ettik günlerce.
CNN, Bağdat’tan yayınıyla televizyon haberciliğinde yeni bir çığır açtı. Savaşların canlı yayınladığı bir çağa girmiştik. Herkes CNN’i izliyordu. Öyle ki, Saddam’ın bile Skud füzelerini ateşledikten sonra nereye düştüğünü görmek için CNN’i açtığı şakası yapılıyordu. ABD yönetimi veya generallerden çok CNN konuşuluyordu. Uydurma haberciliğin kralı The Onion’un çakma arşivindeki 18 Ocak 1991 tarihli manşeti, ‘’CNN birliklerini Körfez’e sevketti’’ şeklindeydi. Manşetin altında ise, ‘’Bu bir savaş’ açıklamasında bulunan CNN yöneticisi, ‘Saddam’ı defalarca uyarmıştık’ dedi’’ şeklinde ‘spot’ yer alıyordu.
CNN’in Körfez Savaşında oynadığı belirleyici rolden dolayı medya ve politik bilim çalışmaları literatürüne, ‘’anında canlı haberin, kamuoyunun bakışını, politik kararları, stratejileri ve hatta askeri taktikleri bile yönlendirebildiğini’’ savunan ‘’CNN Effect (CNN Etkisi)’’ diye bir kavram bile girdi.
1990’lı yıllarda CNN’e ABD’de ilk rakipler çıkmaya başladı. Bugün ABD’de kablolu yayında 24 saat canlı haberciliği domine eden CNN, MSNBC ve Fox News’e, ‘’Big Three (Üç Büyükler)’’ deniyor. 11 Eylül olayı ve akabinde Irak Savaşı Fox News’i ABD’nin hem en çok seyredilen hem de en çok tartışılan haber kanalı haline getirdi. Obama’nın yükselişi ve akabinde başkan seçilmesi ise başından beri kendisini destekleyen MSNBC’nin yıldızını parlattı.
MSNBC News sol Demokrat tabana hitap ederken, Fox News tutucu Cumhuriyetçi kesim çizgisinde yayın yapıyor. CNN’in kime hitap ettiğini araştıran birçok akademik medya çalışması var; tam bir sonuç yok. Son başkanlık seçimi öncesinde CNN’in tarafsız iddialı haberciliği, sol seçmene hitap eden MSNBC News ile sağ seçmene hitap eden Fox News’in ‘ultra ideolojik’ haber sunumuyla rekabet etmekte büyük güçlük yaşadı. Bitaraf olmaya çalışan CNN, reytinglerde bertaraf oldu. Çareyi, eğlence ve magazine daha meraklı, bu alanlarda çalışmış Jeff Zucker’ı genel müdür yapmada aradı. Ancak, Ocak ayında başlayan Zucker dönemi, CNN’in özellikle ABD içine dönük yayın yapan kanalının itibarını daha da geriletti.
CNN International kanalının durumu, ABD içine yayın yapanınkinden daha iyi. Her gün Hong Kong, Abu Dabi, Londra ve Atlanta’dan dört vardiya dünyayı yansıtıyorlar. CNN International hala kürenin bir numaralı TV haber kanalı. Dünyadaki ırk, renk, din çeşitliliğini yansıtan sunucuları, asla ‘günaydın’, ‘iyi geceler’ ve benzeri ifadeler kullanmıyor. Çünkü kürenin her yerine yanı anda hitap ediyorlar. CNN’in, Hindistan, Türkiye, Endonezya, Şili, Japonya ve Filipinler’de o ülkelere lokal yayın yapan ‘franchise’ları var.
Tabii ki ‘CNN Effect’in gücünü gören küresel aktörler de kendi küresel haber kanallarını kurmakta gecikmediler. Kasım 1997’de BBC News 24 saat haber yayınına başladı. Almanların Deutche Well’i vardı. Onlar da İngilizce 24 saat haber yayınına başladı. Ruslar 2005 yılında Russia Today (RT) adlı 24 saat İngilizce haber kanalını yayına soktular. Çinliler resmi kanal CCTV (China Central Television) ile alana girdi. Yine, 2009 yılında Japon resmi televizyonu, ‘NHK World’ adıyla 24 saat İngilizce yayına başladı. Fransa ise 2004 yılından beri France 24 ile ‘’ben de varım’’ diyor. Ve nihayet TRT de, TRT News ile küresel haber akışında pay kapma mücadelesine girdi. Ancak bu kanalların hiçbiri, 1996 yılında Katar’ın Doha şehrinde kurulan Al Jazeera kadar CNN’in uluslararası hegemonyasını tehdit etmedi. El Cezire, 2003’teki Irak Savaşı ve sonrasında Bağdat’tan yayınlarıyla bütün dikkatleri üzerine çekti. ‘Arap Baharı’nda oynadığı rolden dolayı ‘Al Jazeera Effect’ kavramı bile oluştu. Fakat Suriye ve Mısır’daki gelişmelerde Katar’ın politikalarının gölgesinde kalınca yelkenindeki rüzgarın bir kısmını kaybetti.
Bununla beraber, bütün bu kanallar, hala bir CNN International taklidi olmaktan öteye gidemediler. Birçoğunun içerik olarak olmasa da sunum olarak henüz kendisini ve küresel sahnesini bulduğu söylenemez.
Cable News Network yani kısaca CNN, ABD’nin Atlanta şehrinde, dünyanın ilk ‘’24 saat haber kanalı’’ olarak 1 Haziran 1980 günü yayına başladı. Kanalın kurucusu Ted Turner, 2011’de geçilene kadar ABD’nin en fazla araziye sahip kişisiydi. Bu uçsuz bucaksız arazilerini, etini yeniden popüler hale getirmek için uğraştığı bizonlarla doldurmuş durumda. CNN’in kurucusu bugün dünyanın en büyük sürüsüne sahip.
Ted Turner, 1 Haziran 1980 günü yayına başladıklarında, ‘’Göreceksiniz, haberleri uyduya göndereceğiz ve Rusya’ya ışınlayacağız. Ve dünyaya barışı getireceğiz. Biz de bu süreçte çok zengin olacağız’’ demişti. Kanalı 1996’da Time Warner’a satan Ted Turner bu satışla çok zengin oldu. Hem uydudan yayına başlayan CNN Rusya’dan da izlenebilir hale geldi. Ancak, Dünyaya barış gelmiş değil. En azından CNN’de ‘dünyaya barış geldi’ son dakika haberini henüz görmüş değiliz.
Turner’ın açılış konuşmasındaki bir diğer cümlesi ise çok daha iddialıydı:
’Dünyanın sonuna kadar yayındayız. Kıyameti de canlı yayınlayacağız ve bu son yayınımız olacak. O programımızı bitirirken de, ‘’Nearer, my God, to Thee (Tanrım sana geliyorum)’’ ilahisini çalacağız.’’
‘Surreal’. Değil mi..?
Follow @CemalTdemir