Hillary Clinton, neden Tim Kaine’i yardımcı adayı olarak seçti?
Cemal Tunçdemir
AMERİKA BÜLTENİ
23 Temmuz 2016
Cumhuriyetçi Partiden sonra Demokrat Partinin de 2016 başkan yardımcısı adayı belli oldu. Partinin başkan adayı Hillary Clinton kendisine yardımcı adayı olarak Virginia Senatörü Tim Kaine’i seçtiğini duyurdu. Kaine’in adı aslında bu görev için daha önce de geçmişti. 2008’de Obama’nın başkan yardımcısı aday listesinde Evan Bayh ve Joe Biden ile beraber adı sona kadar kalan üç isimden biriydi. Minnesota eyaletinde doğan Kaine, Harvard Hukuk Fakültesi mezunu. Bir dönem Virginia eyaletindeki Richmond Üniversitesinin hukuk fakültesinde öğretim görevlisi olarak çalıştı. Politikaya, 1994 yılında eyaletin başkenti olan Richmond’ın belediye meclisine seçilerek girdi. 1998’de ise Richmond belediye başkanı oldu. 2005 yılında ise Virginia eyalet valisi seçildi. 2012 yılından beri de Virginia senatörü olarak ABD Kongresinde görev yapıyor.
Peki Tim Kaine’in seçilmesi olumlu ve olumsuz yönleriyle ne anlama geliyor? İşte Amerikan medyasında konuşulanlar:
Seçimin en kilit eyaletlerinden birini partiye getirir mi?
Halen Virginia Senatörü olan Tim Kaine, eyalette hem yerel yönetici hem vali hem de Kongre üyesi olarak görev yaptı ve önemli bir desteğe sahip. Virginia, Kasım ayındaki seçimin kilit eyaletlerinden biri olacak. 19’ncu yüzyıldaki Güney Kuzey iç savaşında eyalet, kölelik yanlısı güney güçlerinin merkeziydi. Richmond, güneylilerin başkentiydi. Eyalet, başkanlık seçimlerinde de son yarım yüzyılda katı Cumhuriyetçi bir eyalet olageldi. 1964 yılından beri hiçbir Demokrat başkan adayı eyaleti kazanamıyordu. Ta ki Barack Obama, herkesi şaşırtarak 2008’de eyaleti kazanıncaya kadar. Özellikle eyaletin başkent Washington DC’ye yakın kuzey bölgelerinde hızla artan nüfus, eyalet nüfus yapısını daha çoğulcu hale getiriyor. Donald Trump’ın başkanlık için mutlaka kazanması gereken eyaletlerden biri olması, Hillary Clinton’ı Virginia’yı yeniden kazanma konusunda en büyük kozu oynamaya itti ve başkan yardımcısı olarak eyaletin önde gelen politikacılarından birini seçti.
Uyku getiren türden bir politikacı
Tim Kaine denince, Amerikan politik haber analistlerinin nerdeyse tamamının aklına gelen ilk tanımlama sözcüğü ‘boring (bayıcı)’ oldu. Kitleleri ateşleyecek bir isim değil Kaine. Demokrat parti politikasının hareketli sol kanadından çok merkeze yakın, Cumhuriyetçilerler de iyi geçinen, yavan, orta yaşta bir erkek aday olarak, parti tabanını seçim için ateşleyen bir isim olmadığı açık. Senatör “Scoop” Jackson bir defasında onu anlatırken, ‘yangın çıkan bir yere gidip yangınla biraz sohbet etti ve yangın söndü’ şeklinde şaka yapmıştı. Bill Clinton’ın başkan yardımcısı Al Gore da bir başka sefer, ‘Tim Kaine bulunduğu odaya büyük canlılık getirir. Odadan çıktığı anda…’ diye bahsetmişti. En büyük hayal kırıklığını ise, Bernie Sanders veya Elizabeth Warren isimlerini bekleyen ve partinin en aktif kitlesini oluşturan sol tabanda yaşanıyor.
Bayıcı olması aslında bir avantaj mı?
Ancak Kaine, bayıcı bir insan olmayı sorun etmediği gibi politikada bir avantaj olarak görüyor. Haziran ayında katıldığı Meet the Press programında, ‘Evet bayıcı bir insanım. Ama bayıcılar, ABD’de sayısı en hızlı artan seçmen grubu’ şeklinde konuşmuştu. Politico’dan Jeff Greenfield de Kaine’in sıradan ve bayıcı bir profil olmasının aslında bir avantaj olduğu görüşünde. Greenfield, yakın tarihlerde isimleri açıklandığında tabanlarında büyük heyecan oluşturan isimlerin nasıl seçimde partileri için birer felakete dönüştüklerini hatırlatıyor.
1984 yılında Demokratların başkan adayı Walter Mondale, Reagan’a karşı kampanyasını canlandırmak için Ferraro’yu başkan yardımcısı adayı olarak seçti ve böylece ilk kez Amerikan tarihinde bir kadın başkan yardımcısı adayı oldu. İlk günlerde herkesi heyecanlandıran bu tercih, Ferraro ile ilgili skandallar birkaç gün içinde kamuoyuna yansıdıkça bir felakete dönüştü. Ferraro’nun sadece kadın olduğu için seçildiği ve hakkında hiçbir araştırma yapılmadığı genel kabul gördü. Demokratlar 50 eyaletin 49’unu kaybetti. Dört yıl sonra ihtiyar George H. Bush, kendisine yardımcı adayı olarak Indiana’nın genç senatörü Dan Quayle’ı seçti. Kağıt üstünde mükemmel bir seçim gözüküyordu. Gençti, yakışıklıydı, belli bir politik deneyimi vardı. Ancak kısa sürede tam bir gaf makinesi olduğu ortaya çıktı. Quayle, bilgisizliği ve gaflarıyla ABD’de bir politik şakaya dönüştü. Benzeri bir hatayı da 2008’de John McCain yaptı. Alaska’nın genç ve popüler kadın valisi Sarah Palin’i seçti. Çekici, atak, güçlü imajı ile politikanın yükselen yıldızı gibi görülüyordu. Ancak çok geçmeden onun da ulusal politika yapamayacak donanımda olduğu ortaya çıktı. Bir şaka malzemesi oldu ve McCain’in Obama’ya kaybetmesinin en önemli faktörlerinden birine dönüştü.
İspanyolcası mükemmel
Tim Kaine’in Hillary Clinton’ın kampanyasına sadece Virginia’yı getirmek gibi bir misyonu yok. Onu Hillary açısından önemli hale getiren bir başka özelliği ise İspanyolcayı akıcı şekilde konuşabilmesi. Hispanik seçmenler de ülkenin sayısı en hızla büyüyen seçmen kitlesi. Anketlere göre Hispaniklerin yüzde 76’sı Trump’a sempati duymuyor. Ve Trump’ın onlardan en azından belli oranda destek çekmeden kazanması oldukça zor.
Kaine, Harvard Hukuk’ta okuduğu yıllarda okuluna bir yıl ara vermiş ve bu sürede Honduras’ta bir Cizvit yardım kampında gönüllü çalışmıştı. İspanyolcayı akıcı şekilde burada öğrendi. Kaine, ABD Senatosu tarihinde kürsüden bütün konuşmasını İspanyolca yapan ilk senatör olarak Hispanik kitlede sevilen bir isim.
Papa Fransis’in çizgisinde bir Katolik
Katolik kilisesi, ABD’de en kalabalık kilise konumunda. Ancak bu seçimde en büyük iç tartışmayı Katolikler yaşayacak görünüyor. Kaine ve halen Virginia Milli Eğitim Bakanı olan eşi Anne, 30 yılı aşkın süredir cemaatinin çoğu siyahlardan oluşan St. Elizabeth Katolik Kilisesinin müntesibi.
Anketlere göre tüm Katoliklerin yüzde 59’unu oluşturan beyaz Katoliklerin tercihi şimdilik yüzde 46’ya karşı 50 ile Trump’tan yana. Clinton’ın bu seçimiyle, Trump’tan endişe duyacak ılımlı Cumhuriyetçileri de hedeflediği görülüyor. Kürtaja karşı beyaz bir Katolik’in bu kitleden ne kadar oy çekeceği merak konusu. Beyaz Katolikler 2008’de yüzde beş puan farkla McCain’i ve 2012’de ise yüzde 19 puan farkla Romney’i Obama’ya tercih etmişti.
Kaine’in Katolikliği, hem mensup olduğu tarikat (Cizvit) hem de inancını yaşamda sergileme yönüyle politik Katoliklerden çok Papa Fransis’in çizgisine çok yakın. Amerika’daki Cizvit Katolikler, Katolikler içindeki en ilerici kitleyi oluşturuyor.
Dış politikada Obama çizgisinde
Senatör Kaine’in dış politika çizgisi Obama’nın çizgisine çok yakın ve patron olacak Hillary Clinton ile bazı farklılıklar içeriyor. Senatör olarak Küba ile normalleşmeyi ve İran ile varılan nükleer antlaşmayı destekledi. Savaş kararlarında Kongreyi yeniden karar verici hale getiren yasal reformun destekçilerinden biri. Suriye’de IŞİD’e karşı askeri müdahaleyi destekliyor. Yine Obama döneminin sembol açılımlarından biri olan Trans Pasifik Ortaklığını (TPP) destekliyor. Hillary Clinton ise adaylık kampanyası boyunca TPP’ye yönelik muhalefetini dile getirmişti. Kaine, Kuzey Amerika Serbest Ticaret antlaşması NAFTA’yı da destekliyor.
İlgili yazılar: