Skip to content
Menu

Ortadoğu’da yeni kriz kapıda: Obama – Netanyahu savaşı

obama-netanyahu

AMERİKA BÜLTENİ (29 Ekim 2014)


‘’Ortadoğu bundan fazla daha ne kadar karışabilir’’ diyenlere bugünleri de aratacak bir kriz kapıda. ABD Başkanı Barack Obama ve İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasında yıllardır devam eden örtülü gerginliğin, ABD – İsrail ilişkilerini bugüne kadar görülmemiş bir krize sürükleyeceğine ilişkin işaretlerin sayısı artıyor. Atlantic dergisinden, Jeffrey Goldberg, Obama yönetiminden üst düzey bir yetkiliye, ‘Obama’nın ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nı bugünlerde en fazla öfkeli olduğu yabancı lider kim?’ sorusuna, yetkilinin, İsrail Başbakanı kastederek, ‘’Bibi… Ödlek(chickenshit) bir adam’’ yanıtı verdiğini yazdı.

Goldberg, bu yanıtın, ABD ve İsrail liderleri arasındaki krizin, iki tarafın kapalı kapılar ardında birbirini eleştirdiği bir süreçten, yumuşak eldivenlerin çıkarıldığı açık bir kavgaya dönüşmekte olduğunun bir başka işareti olduğunu kaydetti. Goldberg, İsrail ve ABD arasında ‘asla kopmaz’ varsayılan çifte garantili ilişkinin, tüm zamanların en kötü günlerini yaşadığını yazdı. Ancak kavganın boyutunun, ABD’de Kasım ayı başında gerçekleşecek Kongre seçimlerinden sonra çok daha büyüyeceğini de kaydetti ve ekledi:

‘’Gelecek yıl, Obama yönetimi, ABD’nin Birleşmiş Milletler’de İsrail’i koruma politikasını bile değiştirebilir. Ancak bundan da önce, iki tarafın, İran ile nükleer programının geleceği konusunda bir anlaşma yapılıp yapılmaması konusunda açıkça hesaplaşması bekleniyor’’

Netanyahu: Obama yönetimini defterden sildim

Netanyahu’nun yakın çevresine kısa süre önce, ‘’Obama yönetimini defterinden sildiğini’’ söylediğini aktaran Goldberg, İsrail Başbakanının, İran’la anlaşma imzalanıp imzalanmayacağı konusunda artık Obama yönetimi yerine sadece ABD Kongresi ve halkını muhatap almayı planladığını belirtti. Obama yönetimini en çok kızdıran ise, Netanyahu’nun Batı Şeria’daki kaçak yerleşimcilere destek politikası ile Doğu Kudüs’te inşa faaliyetlerine devam etmesi… Obama yönetimi bu iki politikanın, Dışişleri Bakanı John Kerry’nin yürüttüğü barış sürecini ölümcül şekilde dinamitlediğine inanıyor.

Goldberg, Obama yönetiminden isimlerin kendisine, son yıllarda değişik zamanlarda, Netanyahu için, ‘’dik kafalı, miyop, reaksiyoner, kalın kafalı, kendini beğenmiş, ‘asperger’ sendromlu’’ gibi tabirler kullandıklarını yazdı ve ekledi: ‘’Ancak ‘ödlek(chickenshit)’ tabirini ilk defa duydum.’’ Goldberg, bunun ne için kullanıldığını anlamaya çalıştığında Obama yönetimi üst düzey yetkilisinin yanıtı şu oldu:

‘’İyi tarafı, Netanyahu bir savaş başlatmaya cesareti olmayan bir lider. Kötü tarafı, Filistinliler ve Arap devletleriyle barış için hiçbir adım atmayacak. Tek ilgilendiği, kişisel politik kariyerini rakiplerine yenilmekten korumak. Bu anlamda bir Rabin veya bir Şaron gibi değil. Hiçbir cesareti yok’’.

”Netanyahu, İran’a artık saldıramaz, onun için çok geç”

Bir başka Obama yönetimi yetkilisinin de bu yorumlara katıldığını yazan Goldberg, Netanyahu için İran’ın nükleer tesislerine önleyici saldırı yapma şansının artık kalmadığını söyledi. Yetkiliye göre, böyle bir olasılık 2-3 yıl önce vardı ama artık Netanyahu için çok geç. Yetkili, Netanyahu’nun İran’a saldıramamasının nedeni olarak ise ABD’nin baskısı ile Netanyahu’nun dramatik bir şey yapma isteksizliğinin ortak sonucu olduğunu ifade etti. Bir kaç yıl önce, Netanyahu’nun İran’a saldırabileceğinin ABD’de çok ciddiye alındığı ve değişik askeri izleme birimlerinde, İsrail’in hangi gece saldırabileceği konusunda alarmda kalındığı da analizde belirtiliyor.

Netanyahu’nun politik kariyerine tutkusu patalojik düzeyde

Obama yönetimi yetkilisi, Netanyahu’nun ödlekliğinin bir diğer nedeni olarak da, politik kariyerini koruma arzusunun patalojik bir düzeyde olması olarak açıkladı. Netanyahu’nun birkaç gün önce Doğu Kudüs’ün tartışmalı alanlarındaki inşaat faaliyetlerini hızlandıracağını açıklamasını da, gelecek yıl içindeki muhtemel erken seçim öncesi tutucu tabanına, ‘hala sizinleyim’ mesajı olarak yaptığı değerlendirmesinde bulundu. Obama’ya yönelik açıktan eleştileri de tabanını motive ediyor. Netanyahu, yerleşimciliği ve inşaat faaliyetlerini eleştiren ABD Dışişleri Bakanlığı’nı da ‘gerçeklerden kopmakla’ suçladı.

‘’Aslında görünen o ki Netanyahu gerçeklerden kopuk olan’’ diye yazan Goldberg, şöyle devam etti:

‘’Kudüs, üçüncü Filistin ayaklanmasına sahne olmak üzere. Filistinliler, Doğu Kudüs’te Yahudi yerleşimciliğini, bir entegrasyondan çok, Doğu Kudüs’ün başkentleri olmasını oldukça zorlaştıracak bir dominasyon olarak algılıyor. Böyle görmek için de sebepleri var.”

İsrail ve ABD’nin zaman zaman görüş ayrılıkları yaşadığını yazan Goldberg, ancak ilişkilerin bu derece gerildiği bir dönemi hatırlamadığını vurguladı. Öte yandan, analizde İsrail hükümetinin anti-Amerikan tavırlarının, ABD’deki ana akım Yahudi liderleri de rahatsız ettiğine de dikkat çekildi. Anti-Defamation League başkanı Abraham Foxman, Goldberg’e, ‘’İsrailliler, Amerika’nın İsrail’e askeri, ekonomik ve politik desteğini yeterince takdir ediyor gözükmüyorlar’’ açıklamasında bulundu.

Peki bütün bunlar ne anlama geliyor? Goldberg’e göre iki anlamı var. Öncelikle ‘Obama yönetimini defterden silen’ Netanyahu için İran politikası konusunda oldukça zor günler başlayacak. İkincisi, ABD yönetimi artık BM’de İsrail’i kınayan karar tasarılarını veto etmeye çok da istekli olmayacak. Obama yönetimi, Netanyahu hükümetinin yerleşimci politikasının bedelini ödemesine imkan verecek. Dahası, gelecek yıl Filistin Devleti’nin tanınmasını BM Genel Kuruluna getirmeye hazırlanan Mahmut Abbas’a, ABD’nin alacağı tavır da merak konusu olacak. Ancak Goldberg, ABD’nin Güvenlik Konseyi’nde bu kararı yine de veto edebileceğini ama onun yerine yerleşimcilik politikasını kınayan karara yol vereceği tahminini dile getiriyor. Ayrıca Goldberg, Kasım seçiminden sonra Obama yönetiminin, 1967 sınırlarına dayalı iki devlet planını açıktan kamuoyuna paylaşmasının da sürpriz olmayacağı görüşünde.

Goldberg analizini şöyle bitirdi:

Netanyahu ve kendisinden daha şahin bakanları, kısa vadeli politik geleceklerinin şu formülasyona dayandığını düşünüyor görünüyorlar: ‘’Bütün dünya bize karşı. Olacak şeylerden İsrail’i sadece biz koruyabiliriz.’’. Bu formülasyon, Hamas’ın şiddeti ve antisemitizmle travma yaşayan Arap dünyasındaki kaos ve vahşetin bir gün İsrail’i de önüne katıp götüreceği korkusu yaşayan İsrail kamuoyuna cazip görünüyor. Ancak İsrail’in geleceği için bu formülasyon tam bir felaket.’’