Skip to content
Menu

James Bond niçin İstanbul’a sık sık geliyor?

AMERİKA BÜLTENİ (16 Kasım 2012)

Dünyanın en meşhur ve en ‘ovırreytıd’ ajanı James Bond’un son macerası Skyfall, perdeyi İstanbul ile açıyor. AngloSaksonların deyimiyle ‘Double O Seven’ matematikçilerin deyimiyle  007, bir anda Kapalıçarşı civarında kötü adam Patrice ile biz sakin Türklerin sokaklarımızda hiç alışık olmadığı motorsikletli bir kovalamacaya başlıyor. Ancak o da ne? Dabıl O Sevın, sanki kırk yıllık İstanbullu. Alttan giriyor, tavandan çıkıyor. Hangi dar sokaktan nereye çıkacağını Eminönü Belediyesi’nden bile iyi biliyor. Ceymi, bu sokakları, bu damları nasıl biliyor? Yoksa daha önce İstanbul’da bulundu mu? ‘Hayır’ diyor blogger Frank Jacobs, sonra da ‘aslında Evet’ diye de şerh düşüyor.

Önce bu popüler ajanı yakından tanımayanlar için kısa bir hatırlatma. Skyfall, ilki tam 50 yıl önce 1962 yılında yayınlanan 007 kodlu James Bond ajan serisinin 23’ncü filmi. Bugüne kadar 6 kişi James Bond karakterini oynadı. Skyfall, James Bond’u oynayan Daniel Craig’in üçüncü kez Bond’u oynadığı film. Craig, bugüne kadar bu rolü oynayanlar içindeki en az salon adamı en fazla masküler Bond karakterini canlandırıyor.

Craig’in 007’sinin ilk İstanbul ziyareti bu ancak daha önceki iki selefi İstanbul’da ziyaret etmişti. Hem ‘evet’, hem de ‘hayır’ın sebebi de bu. 1963 tarihli ‘From Russia with Love’ adlı James Bond filminde Sean Connery, Yerabatan Sarnıcı’nda dalgıçlık yaparak, Sovyet konsolosluğu’nu bulmaya çalışmıştı. Yakaşık çeyrek yüzyıl sonra 1999’da bu kez de Pierce Brosnan, The World is Not Enough adlı Bond filminde, İstanbul Boğazı’ndan bir nükleer denizaltının havaya uçurulmasını engelleyerek, hepimizi bir nükleer felaketten kurtarmıştı.

İstanbul, bütün Bond serisinde Londra dışında Venedik ve Hong Kong ile birlikte 3 kez gözüken tek şehir. Neden? Filmin yapımcısı Barbara Broccoli diyor ki, İstanbul, orijinal James Bond romanının yazarı Ian Fleming‘in dünyadaki favori şehri de ondan.

Dabıl O Sisi!

Baştan belirtelim onu ‘dabıl o sisi’ diye anan da Frank Jacobs. Bu gözüpek İngiliz Ajanı, majestelerinin hizmetinde olduğu 50 yıldaki 23 filmde 45 kadar ülkeye gitti. Bunun 20 kadarı Avrupa’da, 12 kadarı Amerika ve Asya’da. Sadece 4 ziyaretle Afrika kıtası Bond’un ilgi alanının çok dışında görünüyor. Keza, Ortadoğu yok. İran yok, Afganistan yok. Tel Aviv’den Keşmir’e kadar olan bölge yok. Yani, İngilizlerin en büyük efsanesi aslında aksiyonun büyüğünün döndüğü yerlere gitmiyor. Dünyanın bela yerlerinden kaçıyor.  Soğuk Savaş yıllarında da korkaktı. Bir iki küçük temas dışında, Sovyetlere bulaşması bile ancak Doğu Bloku yıkılıp Sovyetler devrildikten sonra mümkün olabildi.

Çoğu filmin sonunda feci şekilde ölen düşmanları genelde bir adada karargah kuruyor. Favori karşılaşma mekanı ise bir kumarhane.

Bond 24 ve Bond 25, 2014 ve 2016 yıllarında gösterime girecek. Bakalım, yine İstanbul’a gelecek mi?  İstanbul’u beladan uzak ve Bond için güvenli bir yer olarak düşünmeleri doğru mu? İstanbul’a bu şekilde gelmeye devam ederlerse, yarım yüzyılı kaş mimikleriyle devirebilen ve bugüne kadar hiçbir kurşunun işlemediği milli kahramanımız ile karşılaşması kaçınılmaz ve bu karşılaşma Bond için herşeyin sonu olacak: Alemdar, Polat Alemdar. Bulacak belasını…