Skip to content
Menu

Ben geldim!

sinem-soykanSİNEM SOYKAN

Ben nereye geldim?!

Her şey çok uzak görünüyor.  Sesler,kokular, evler, insanlar.. Tanrı’m ben neredeyim?

Kafamın içinde dönüp duran sorular, hep “daha ileriye” gitmemi söyleyen o alaycı ses.. Biri bana yardım etsin!

Çok zor olmamıştı karar vermek.. Her şey küçücük bir hayal bulutuyla başlamıştı ve ardından gelen o bitmek tükenmek bilmeyen umutlar.. “Hayatımın fırsatı”olarak nitelendirdiğim bu maceraya atılmak sadece yarım saat süren bir bavul hazırlamayla bitiryordu sanki! Ne düşüneceğimi bile bilemiyorum.. Nasıl su içilir onu bile unuttum sanırım. Her şey farklı,herkes farklı.. Nasıl su içilir onu bile unuttum sanırım. Her şey farklı,herkes farklı..  Hayır hayır, burada tek bir şey var farklı olan o da “ben”..

Kendimi annesinin bakkala gönderdiği beş yaşındaki bir çocuk gibi hissediyorum çoğu zaman. Karşıdan karşıya nasıl geçilir, nereden nasıl ekmek alınır bilmiyorum..  Elime tutuşturulmuş bir lirayla sokaktan geçen herkese tedirgin bakıyor gözlerim. Hep aynı söz aklımda “dikkatli ol,yabancılarla konuşma”. Bu sefer yabancı benim anne ve inan zaten kimse benimle konuşmuyor.

Burada yaşamanın kuralları var.. Görmeyeceksin,duymayacaksın,konuşmayacaksın. Çoğunun “özgürlükler ülkesi” olarak nitelendirdiği bu ülke aslında yalnızlığın kalbini temsil ediyor. Yalnız kalpler de atarlar… Daha hızlı, daha sert, daha heyecanlı..  ölümsüzlüğe gider adımları, sonsuzluğa.. Daima tek başına, gururlu ve hırçın. Az, yetmez hiçbir zaman. Hep daha fazlasını ister senden.. Ve işte yine o ses “daha ileriye”… Uçsuz bucaksız bir fırsatlar ülkesi burası. Çalıştığında, başardığında, oyunu kurallarına göre oynadığında. Ama hayır, senin kuralların değil bunlar, bizim kurallarımız değil.  Yere düşen birini kaldırmak suç, bir bebeğe gülümsemek suç, burada herkes çok korkuyor.. Her yerde tabelalar, her yerde ne yapıp ne yapmaman gerektiğini gösteren işaretler… neredeyse dakikada kaç defa nefes almamız gerektiğini de söyleyecekler.. Hayır burası özgürlük değil, korku ülkesi.. İnsanlar korkuyor. Kendilerine tanınan sınırsız hakların sürekli olarak yanlış yerlerde yanlış şekillerde kullanılmasından, en çok da bunları nasıl kullanacağını bilmeyenlerden. Masada unutulan içi boş bir poşetten, bekleme salonundaki bir bavuldan, bir insanın kendisine “merhaba” demesinden korkuyorlar..

Sanki tüm bu düzen kurulurken bir şeyler unutulmuş gibi, eksiği çok sonradan farkedilen büyük bir şey.. tek bir şey.. İnsanlık.. Kimsenin kimseye tahammülü yok. İnsanlar tüm gün işe gidiyor, çalışıyor, ondan sonra yol üzerinde bir şeyler atıştırıp evlerine gidiyor ve uyuyorlar.  Sonra, bir günü daha vurulmadan, soyulmadan, kaçırılmadan atlattıkları için yataklarında Tanrı’ya şükrediyorlar. Sonra, sonra yine aynı..

Ben ne mi yapıyorum? Uyanıyorum, kahvaltı yapıyorum, okula gidiyorum ve her akşam yatmadan önce eğer gün içerisinde gülümseyerek konuşabileceğim birisini bulabildiysem kendimi şanslı sayıyorum..

Lafın özü şu ki, sadece alışmaya çalışıyorum…

***

Sinem Soykan: İzmirli. 9 Eylül Üniversitesi mezunu. Yıllarca muhabir olarak çalıştı. ABD’de gazetecilik eğitimine devam ediyor.