Portre: Joe Biden
CEMAL TUNÇDEMİR
21 Kasım 2014
Joe Biden, konuşmayı çok seven bir politikacı. Bunun doğal sonucu olarak çok konuşuyor. Çok konuşmanın doğal sonucu olarak da sık sık gaf yapıyor. ‘Gaf’, hem Türkçe’ye hem İngilizce’ye, Fransızca’dan geçmiş bir sözcük. Fransızca, ‘gaffe’ aslında balık tutmak için kullanılan mızrağın ucundaki büyük çengel. Fransızlar belki de, ifade hatalarının, insanı balık gibi boynundan bir çengel gibi yakalayıp ayağını yerden kesmesi sebebiyle, bunun için de kullandılar. Bilemiyorum…
Biden’in ise kitaplara konu olacak kadar gafı var. Örneğin, Obama’nın dış politikasının, rakibi Mitt Romney’nin dış politikasından daha iyi olduğunu anlatmak isterken, eski başkanlardan Theodore Roosevelt’in artık bir atasözüne dönüşen ünlü ‘yumuşak konuş ama büyük değnek taşı’ sözünü herkesin bildiğini varsayarak, ‘’Göreceksiniz. Obama’nın çok büyük bir değneği var’’ diye konuşunca önce salondakileri sonra Amerikan kamuoyunu güldürmüştü. Sosyal medya, günlerce bu söz etrafında üretilen esprilerle dalgalanıp durmuştu.
Bir defasında karısına aşkını anlatmak isterken, ‘’Ben uzun süredir öğretmenle yatıyorum.’’ demişti. Gülüşmeler üzerine, ‘’Ama hep aynı öğretmen…’’ diye düzelterek tebessümleri kahkahaya çevirmişti. Mevcut karısı Jill Biden, Northern Virginia Devlet Üniversitesi’nde hocalık yapıyor. 2008’de Obama ile katıldıkları ilk seçim mitinginde, başkan adayı yoldaşının adını unutmuş ve onu kürsüye ‘Barack America’ diye davet etmişti. Missouri’de bir başka seçim mitingine beraber katıldığı belden aşağısı felçli Missouri senatörü Chuck Graham’ı kalabalığa takdim ettikten sonra, Chuck’tan ısrarla ayağa kalkarak kalabalığı selamlamasını istemişti. Hatasını anlaması 10 saniye sürecekti. Geçtiğimiz haftalarda Harvard’ta katıldığı toplantıda, bir öğrenci kendisini, Harvard Üniversitesi öğrenci grubu başkan yardımcısı’ olarak tanıtınca, Biden öğrenciye, ‘’Bu başkan yardımcılığı bir parça or..spuluk gibi, değil mi?’’ diye sormuş ve öğrenciler kahkaha ile gülerken, ‘’Şaka yapıyorum, hayatımdaki en iyi karar başkan yardımcısı olmak’’ diyerek toparlamıştı.
2012 seçiminden önce, Mitt Romney’nin açıklamalarını eleştirirken, ‘’Bu Cumhuriyetçilerin değerlerine anlayışına bakın. Bakın ne öneriyorlar; Romney, ilk 100 gün içinde bankaların kendi mevzuatlarını kendilerinin yazmasına imkan vereceğini söyledi. Wall Street’i zincirlerinden kurtaracakmış. Yani hepinizi yeniden zincire vuracaklar.’’ demişti. Bu sözlerindeki gaf şuydu: Konuşmayı yaptığı kitle Afrika kökenli Amerikalılardı ve bu ‘’geri zincire vurulma’’ metaforu hepsini şok etmişti.
Joe Biden, bu gaf yapma potansiyeli sebebiyle, Amerikalı televizyon komedyenlerinin en sevdiği malzemelerden biridir. Kendisinin her türlü şakayı kaldıran kişiliği ve kendisiyle ilgili şakalara herkes kadar gülmesi de komedyenlerin ateşine benzin döker. İşte o ateşten çıkan bazı şakalar:
‘’Bir Cumhuriyetçi, Joe Biden Başkan olacağı için Obama’yı azletme fikrine bir türlü sıcak bakamadıklarını söyledi. Biden, Obama’nın neden kendisini seçtiğini o an anladı’’ (Jimmy Fallon)
‘’ABD, 5 Taliban tutsağı, bir esir Amerikan askeri ile takas etti. Aslında anlaşmaya Joe Biden de dahildi. Ama, Taliban, kabul etmeyince, 5 esirin verilmesiyle sınırlı kaldı’’ (David Letterman)
‘’Başkan Obama, dış politika stratejisinin sabıra dayandığını söyledi. Bütün gün sabırla Joe Biden’ın uyumasını bekleme ve o yatağa girince hamlelerini yapma stratejisi…’’ (Jimmy Fallon)
Ama bu gaf ve şakalara bakıp da Joe Biden’ı hafif bir politikacı görmek hata olur. Gerektiğinde muhalif rakiplerini de çok fena susturabilecek hazır cevaplılığı da var. 2008 başkan adaylığı yarışı sırasında katıldığı televizyon açıkoturumunda, o günlerde Cumhuriyetçi Parti’deki yarışta önde görünen eski New York Belediye Başkanı Rudy Giulliani gündeme gelmişti. 11 Eylül saldırıları olduğunda New York belediye başkanı olan Giulliani, saldırı günlerindeki soğukkanlılığıyla Amerikan kamuoyundan büyük takdir toplamıştı. Ve 2008’de nihayet başkan adaylığına soyunduğunda, hemen her konuşmasını mutlaka bir şekilde 11 Eylül’e getirerek ve 11 Eylül’den siyasi kariyeri için nemalanmaya çalışıyordu. Bu yaklaşımı artık alay konusu olacak düzeye varmıştı. Zaytung gazeteciliğinin ilk orjinal örneği olan The Onion gazetesi manşetten Giulliani’yi ‘’11 Eylül Başkanlığına aday’’ olarak ilan etmişti. TV komedyeni Jon Stewart ise, sürekli ‘’9-11’’ diyen Giulliani’nin, aynı kelimeyi sürekli tekrar ettiren hastalık olan Tourette sendromuna yakalandığını söyleyecekti. Joe Biden, işte bahsettiğim o açıkoturumda Giulliani gündeme gelince, ‘’Bu adamın kurduğu bütün cümleler üç öğeden oluşuyor: Özne, yüklem, 11 Eylül’’ diyecekti. Giulliani, Biden’in bu tek dokundurmasından sonra bir daha 11 Eylül konusuna giremedi ve favorisi olduğu ön seçimlerde büyük hezimet yaşayarak çekildi.
Joe Biden, Başkan yardımcısı seçilmeden önce de Washington DC’nin en önemli karar alıcıları arasındaydı. Özellikle dış politikada ağırlığı çok büyük. Çünkü uzun yıllar Senato Dış İlişkiler Komitesinin üyeliğini ve başkanlığını yürüttü. 1972 yılında daha 30 yaşındayken Amerikan Senato’suna seçilmeyi başarmıştı. Aday olduğunda kimse seçilebileceğine inanmamış ve kampanya çalışmalarını profesyoneller yerine kardeşi ve bir kaç yakın arkadaşı yürütmüştü. Kimsenin tanımadığı bir gencin Nixon’un güçlü politik mekanizmasına karşı kazanması ABD’de büyük yankı yapacaktı.
Fakat, Biden, hayatının en büyük başarısıyla kazandığı Senato koltuğuna oturmak için günleri sayarken, seçimden sadece iki hafta sonra hayatının en büyük acısını da yaşadı. Karısı, kızı ve iki oğlunun içinde olduğu araba kaza yaptı. Karısı ve 1 yaşındaki kızı kaza yerinde öldü. Yaralı iki oğlu ise uzun süre yaşam mücadelesi verdi ve sonunda hayatta kaldılar. 30 yaşında iki küçük erkek çocuğuyla başbaşa kalmıştı. İki oğluna bakabilmek için daha göreve başlamadan Senato’dan istifa etmeye karar verdi ama Demokrat liderler onu ikna ettiler. Ve Biden’in ‘trencilerin dostu’ olması efsanesi böyle başladı. Delaware Senatörü Joe Biden 30 yılı aşkın bir süre her gün, evinin olduğu Deleware’den başkent Washington DC’ye trenle gelip, Senato çalışmalarına katılıp, akşam aynı trenle iki oğlu için eyaletindeki evine döndü. İki oğlundan biri telefon açtığında, Senato’daki oturumu terk ederek derhal trenle Deleware’a gidiyordu. Tren dünyasının politikadaki en önemli dostu oldu. Demiryolu çalışanlarının sorunlarını Kongre’ye taşıdı. Her Noel’de tren çalışanlarına yemek daveti verdi. 5 yıl sonra 1977’de bugünkü eşiyle yeniden evlenince bir parça rahatladı ama her gün o tren yolculuğunu yapmaya devam etti. Ve 40 yıldır her 18 Aralık günü geldiğinde o gün ne kadar önemli işler olursa olsun Joe Biden çalışmıyor. Eşini ve kızını kaybettiği günün yıldönümünü iki oğluyla gözlerden uzakta başbaşa geçiriyor.
Joe Biden, Amerikan politikasında ağırlığı olan bir isim. ‘Liberal müdahaleci’ bir dış politika çizgisini savunuyor. Yani, ABD’nin, ‘insani kriz durumlarında’ müdahale etmesi gerektiğini savunuyor. Bu dış politika anlayışı en çok da ABD’nin Bosna Hersek’e yardım için Sırplara müdahalesinde ortaya çıktı. 1991’den sonra ABD Kongresinde Sırplara askeri operasyonu en yüksek sesle savunan Kongre üyesiydi. Miloseviç’e yönelik, ‘’Lanet bir suçlusun, ve lanet bir suçlu gibi yargılanmayı hakediyorsun’’ çıkışı hafızalarda yer etti. Bosna barışı konusunda aktif oldu. Balkanlardaki politik duruşunu, politik hayatının en gurur verici duruşu olarak andığını söyleyecekti.
1991’de Irak Savaşına karşı oy veren Demokrat senatörler arasında yer aldı. 2001’de Afgan Savaşı için tam destek verdi. 2002 Irak Savaşı için, Richard Lugar ile birlikte hazırladığı, ‘’bütün diplomatik yollar denendikten sonra savaş yetkisi’’ tasarısı Bush yönetimi ve Cumhuriyetçilerce reddedildi. Buna rağmen, Irak Savaşı yetki oylamasında ‘evet’ oyu verdi. Ancak sonradan pişman olduğunu söyledi. 2007 yılında Irak’ta asker sayısını artırma kararına karşı oy kullandı.
Biden’i bundan sonra da dikkatle izlemekte yarar var. Çünkü, 2016 seçimi için Demokrat Partinin başkan adaylığı konusunda mevcut tabloda Hillary Clinton ile beraber en güçlü potansiyel aday konumunda. ABD’de özellikle de çalışan kesimde popülaritesi oldukça yüksek bir politikacı. Çünkü, her ne kadar Deleware senatörü olsa da aslen Pennsylvania’lı. 1977’den beri eşi olan Jill Biden gibi… 1942 yılında Pennsylvania’nın kuzey doğusunun en büyük şehri olan Scranton’da İrlanda kökenli Katolik bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Orada büyüdü.
Yani başkanlık seçiminde en kritik eyaletlerin dizildiği Appalachian hattına ve Midwest’e hemşehri bir politikacı.
Bir defasında, ‘hiç ABD başkanı olamasa bile mutlu ölen bir insan olacağım. Ama bu aday olmayacağım anlamına gelmez.’ demişti. Biden’i daha uzun yıllar konuşacağız demektir bu…