Skip to content
Menu

Pasifikte yeni dönem: Dev ticaret antlaşması imzalandı

tpp

AMERİKA BÜLTENİ (6 Ekim 2015)

Pasifik Okyanusuna kıyısı bulunan ve dünya ekonomisinin yüzde 40’ını oluşturan 12 ülke arasında, dünya ticaretinin yüzde 26’sı üzerindeki ulusal sınırlamaları ve gümrük bariyerlerini kaldıracak Trans Pasifik Ortaklığı‘nda (TPP) anlaşmaya varıldı. 10 yıl önce Singapur, Şili, Yeni Zelanda ve Brunei arasına görüşülmeye başlanan ve dün toplam 800 milyon nüfuslu 12 ülkenin katılımı ile imzalanan bu dev antlaşma, ABD’nin ilaç ihracatından, Japonya’nın pirincine, Yeni Zelanda’daki süt endüstrisinden Vietnam’daki tekstil endüstrisine kadar herşeyi etkileyecek.

ABD, ‘Trans-Pacific Partnership’ veya kısa adlandırmasıyla TPP müzakerelerine 2009’da dahil olmuştu. TPP’ye imza koyan 12 Pasifik ülkesinin ticaret bakanlarının ABD’nin Atlanta kentinde günler süren müzakeresi sonucunda Pazartesi günü, genel çerçeve üzerinde nihai anlaşmaya varıldı. ABD’nin toplam ihracat ve ithalatının yaklaşık yarısının gümrük duvarlarını kaldıran antlaşmaya ABD, Kanada, Japonya, Avustralya, Brunei, Malezya, Yeni Zelanda, Vietnam, Meksika, Singapur, Peru ve Şili taraf oldu.

Taraflar genel çerçeve üzerinde mutabakata varsa da detaylar üzerindeki müzakereler devam ediyor. New York Times’a göre bu nedenle de antlaşmanın tam metninin ortaya çıkması ve kamuoyuna açıklanması en az 1 ay sürecek.

Metnin tamamlanmasından sonra ise ülke parlamentolarda onaylanma süreci başlayacak. ABD, Meksika, Japonya gibi bazı ülkelerde, antlaşmanın olumsuz etkileri olacağını düşünen bazı çevrelerin sert muhalefeti devam ediyor. TPP’ye yönelik bu tepkilerin, özellikle bu 3 ülkedeki Parlamento kararlarına nasıl yansıyacağı merak konusu. ABD Kongresindeki sürecin Kasım ayının başından itibaren 3-4 ay sürmesi bekleniyor.

Antlaşma, ABD’nin öncelikli ilgisini Ortadoğu’dan Pasifik’e kaydırmayı temel strateji olarak belirleyen Obama yönetimi için önemli bir başarı. Obama yönetimi, bu ticaret antlaşmasının ABD’nin Asya ile ilişkilerine yeni bir boyut getireceğine inanıyor. Ekonomik olduğu kadar diplomatik ve stratejik bir hamle olarak da değerlendiriyor. Antlaşmadan en karlı çıkacak bir diğer ülke ise Japonya. Japon ekonomisine büyük bir katkı yapması beklenen antlaşmada Japonya’nın önemli kazanımlarından biri de, ABD’ye oto yedek parça ihracındaki gümrük duvarının önemli ölçüde ortadan kalkacak olması.

Antlaşmadaki en dikkat çekici eksiklik ise Çin’in henüz antlaşmaya dahil olmaması. Obama yönetimi, Çin’in eninde sonunda TPP antlaşmasının belirlediği standartların çoğunu kabul etmek zorunda kalacağına inanıyor. Obama’nın bu konudaki sözleri şöyle:

‘’Ülkemizde üretilen mal ve hizmetlerin potansiyel müşterilerinin yüzde 95’i sınırlarımız dışında yaşarken, Çin gibi ülkelerin küresel ekonominin kurallarını belirlemesine seyirci kalamayız. Bu kuralları biz yazmalı, yeni pazarları Amerikan ürünlerine açmalı ve bunu yaparken de işçilerimizin haklarının ve doğal çevrenin korunmasından emin olmalıyız’’.

Japon Başbakan Şinzo Abe de, antlaşmanın sadece Japonya için değil Asya-Pasifik bölgesinin geleceği için çok büyük bir kazanç olduğunu söyledi.

Müzakerelerin en çetin geçtiği alanı ise ‘ilaç endüstrisine’ yönelik yasal koruma konularıydı. Dünya ilaç endüstrisine hükmeden Amerikan ilaç firmalarının ve onların Obama yönetimi içindeki müttefiklerinin, antlaşmaya, ilaç endüstrisinde kendilerine karşı rekabeti güçsüz kılacak ve fiyatları artıracak maddeler eklemeye çalışması nedeniyle müzakereler zaman zaman durma noktasına geldi. Sonuçta büyük ilaç firmaları tam olarak istediklerini tam elde edemedi ve antlaşmanın dili üzerinde mutabakata varıldı.

Barack Obama, Haziran ayında ABD Kongresinden dış ticareti geliştirme yetkisi almıştı. Yani dış ticaret antlaşmalarında hızlı sonuca varılması için içeriği müzakere yetkisi ABD başkanına bırılıyor. Bundan dolayı da Kongre’deki muhalefetin antlaşmanın içeriği ile ilgili değişiklik yapabilmesi mümkün olamayacak. Kongre üyeleri, antlaşmayı sadece bir bütün olarak onaylamak veya reddetmek seçeneklerine sahip olacaklar. Hem Demokratlardan hem de Cumhuriyetçilerden bazı Kongre üyeleri antlaşmaya şiddetle karşı çıkıyor. Demokrat Parti’de Hillary Clinton’a karşı başkan adaylığında halen en öenmli rakip konumunda olan Vermont Senatörü Bernie Sanders, antlaşmayı, ‘büyük şirketler ve Wall Street’in zaferi’ olarak nitelendirerek eleştirdi.

Antlaşmada ticaretten fazlası var

TPP, her ne kadar bir ticaret antlaşması olarak nitelendirilse de aslında bir ticaret antlaşmasından çok daha geniş kapsamlı bir antlaşma. Antlaşmanın 29 başlığı içinde Ticaret dışında üye ülkelerin iç hukuklarında düzenlemeler gerektiren ve dış politika alanlarını da ilgilendiren çok sayıda bölüm var. Bunların en önemlisi ise serbest ticaretin tarafı olan ülkeler arasında uyuşmazlık çıktığında bunu çözecek hukuksal mekanizmalar oluşturulması. Hollywood’un bile müzakerelerde lobi yapmasının nedeni de bu. Örneğin, telif hakkı savunucuları, ABD’nin telif hakkı kriterini (yazarın ömrü artı 70 yıl) bütün taraf ülkeler için geçerli hale getirmek için bastırdı. Uluslarası yatırım çevreleri, yatırımcı-devlet uyuşmazlıklarında, yatırımcıya uzlaşmazlığa düştüğü yabancı devlet karşısında güç kazandıracak maddeler için çaba harcadı. Demokrat Partili Senatör Elizabeth Warren, antlaşmanın özellikle bu yanını, ‘Amerika’nın kendi ülkesinde egemenliğinden vazgeçmesi’ olarak nitelendirerek şiddetle karşı çıktı.

Sendikalar ve çevre örgütleri de işçi hakları ve doğal çevreyi korumaya yönelik maddeler için Obama yönetimine yoğun baskı yaptı. Obama yönetimi bu konuda mümkün olan en iyi sonucu aldıklarını savunuyor ama bu gruplar antlaşmayı tatmin edici bulmuyor. Kongre tarafından da oynalanmasıyla antlaşma, Hawaii doğumlu olması nedeniyle kendisini ABD’nin ilk Pasifik Başkanı olarak tanımlayan Barack Obama’nın başkanlığının en önemli adımı olarak tarihe geçecek.

İLGİLİ:
Obama’nın ”Asya Pasifik açılımı” ne anlama geliyor?