Skip to content
Menu

Kongo lideri Kabila devlet başkanlığını neden bırakmıyor?

Kongo’da Kabila’nın görev süresi bitmesine rağmen devlet başkanlığından ayrılamaması üzerine başlayan protestolarda bugüne kadar 200 kişi hayatını kaybetti

AMERİKA BÜLTENİ (18 Nisan 2017)

Eski adı Zaire olan Demokratik Kongo Cumhuriyetinin devlet başkanı Joseph Kabila, anayasal devlet başkanlığı süresi 2016 Aralık ayı sonu itibarı ile sona ermesine rağmen devlet başkanlığını bırakmıyor. Joseph Kabila, 1997’de dönemin diktatörü Mobutu Sese Seko’yu deviren Laurent-Désiré Kabila’nın oğlu. Babası bir koruması tarafından 2001’de öldürüldükten sadece 8 gün sonra devlet başkanlığı görevini üstlendi. 2006’daki anayasa değişikliği sonrası düzenlenen ilk seçimde devlet başkanı oldu. 2011’de ise ikinci ve son dönemi için yeniden seçildi. 2016 Kasım ayında seçim yapılması gerekiyordu ama seçim 2018’de kesin olmayan bir tarihe ertelendi.

Peki, Demokratik Kongo Cumhuriyetinin bağımsızlığından beri gerçekleştirdiği iki çok partili seçimi organize eden lider olmasına rağmen Kabila neden bu yolu seçti? Onun sözcülerine bakılırsa, ‘’ülkeyi krizden korumak için’’. Yeni devlet başkanı seçilir seçilmez görevi sona erecek. Ancak yeni seçim sürecini de yine kendisinin kontrol ediyor olması bu teoriyi havada bırakıyor. Kongolu gözlemci Vava Tampa’ya göre ise gerçek neden daha ürkütücü; Kabila ve destekçileri, Kabila’nın devlet başkanlığı gücü elinden gidince, 1998 – 2008 yılları arasında 5.4 milyon Kongolunun doğrudan veya dolaylı ölümüne yol açan savaş ve çatışmalardaki rollerinden yargılanacaklarını biliyorlar.

Kabila geçtiğimiz hafta Bruno Tshibala’yı ülkenin yeni başbakanı olarak atadı. Bundaki amacı da 200’den fazla kişinin öldürüldüğü demokrasi yanlısı protestoların durması için Kongo Katolik Piskoposlar Konseyi gözetiminde yıl başında imzaladığı üç maddeli uzlaşma anlaşmasını feshetmeye yol açmak. Anlaşmaya göre Kabila üçüncü dönemi için aday olmamayı, Kongo Anayasasını çiğnememeyi ve bütün siyasi tutukluları salı vermeyi kabul ediyordu. Buna karşılık kendisini ‘Rassemblement’ diye adlandırlan muhalefet koalisyonu da bir birlik hükümetine kuracak, aralarından bir başbakan seçecek ve ülkeyi adil ve şeffaf bir seçime taşıyacaktı. Muhalefet koalisyonu, bütün bunlar yapıldıktan sonra seçimde seçilecek olana 2017 sonunda iktidarı barışçıl şekilde devredecekti. Kabila ise bütün bu sürede sembolik yetkilerle devlet başkanı olarak kalacaktı.

Ancak Kabila, bu anlaşmadan beri bir şekilde bu anlaşmayı çöpe atmanın bahanelerini oluşturmaya çalışıyor. Peki Kabila, halkta kendisine karşı bu derece büyük bir muhalefet koalisyonu oluşmuşken neye güvenerek bu kumarı oynuyor? Vava Tampa’ya göre bunun üç önemli nedeni var: Fransa, ABD yönetimi ve Kongo’nun komşuları.

Avrupa Birliği, anayasayı çiğneyen Kabila’ya ambargo uygulasa Kabila için işler oldukça zorlaşacak. Ancak AB bunu yapamıyor çünkü Fransa ambargo kararlarını veto ediyor. Peki Fransa bunu neden yapıyor? Çünkü eğer Demokratik Kongo Cumhuriyeti halkının demokratik şekilde Kabila’yı devirmeyi başarırsa, bu rüzgarın Kongo nehrinin karşısına geçerek, Demokratik Kongo Cumhuriyetinin komşusu Kongo Cumhuriyeti’nin başkenti Brazzaville’e ulaşacağını biliyor. Ve buradan da nerdeyse bütün devlet başkanları diktatörlerden oluşan Fransızca konuşan Batı Afrika cumhuriyetlerine… Fransa sömürge dönemi deneyimlerinden tek adamlı ülkeyi kontrol etmenin, demokratik bir ülkeyi kontrolü altında tutmaktan çok daha kolay olduğunu biliyor.

Kabila’nın cüretkarlığının ikinci sebebi ABD’nin yeni başkanı Donald Trump. Obama yönetiminin demokrasi konusundaki baskısı Trump ile birlikte ortadan kalktı. Kongo’nun nasıl yönetildiği umurunda olmayan Trump yönetimi, Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki BM barış gücü asker sayısını azalttı. BM denetçilerinin, ülkedeki devlet terörü ve katliamlar hakkında soruşturma yürütürken kaçırılıp öldürülmeleri sonrasında, bunu yapanların rejim askerleri olduğunu gösteren videoların sosyal medyada yayınlanmasına rağmen, Kabila’ya karşı herhangi bir tepki vermeyi reddetti. Ve son olarak Trump yönetimi, Kabila ile muhalifler arasındaki anlaşmayı destekleyen AB, Afrika Birliği, BM ve Fransızca Konuşan Devletler Birliğinin Şubat ayındaki ortak açıklamasına destek vermeyi de reddetti.

Kabila’nın ülke Anayasasını çiğnemekte kendini güvende hissetmesinin üçüncü nedeni ise Demokratik Kongo Cumhuriyetinin komşuları. Ülkenin dört bir tarafı diktatörlerce yönetilen komşularla dolu. Ve bu diktatör rejimlerinin tamamı, Demokratik Kongo Cumhuriyetindeki demokrasi mücadelesine karşı büyük bir antipati besliyor. Kabila’yı desteklemekle kalmıyor, meşruiyetini sorgulayan herkesin üzerine gecikmeden daha büyük bir şiddetle gitmesi için teşvik ediyorlar.

‘’Bütün bu tabloda, Kabila’nın herhangi bir zor olmadıkça, iktidarını gönüllü şekilde bırakması için bir neden düşünmek imkansız olmasa da oldukça zor’’ diye yazan Vava Tampa ekliyor: ‘’Muhalefet koalisyonu Rassemblement’in geçiş hükümeti başbakanı olarak seçtiği Felix Tshisekedi’ye bir geçiş hükümeti izni verebileceğini düşünmek bundan da zor’’.

Demokratik Kongo Cumhuriyetini her halükarda bir kaosun beklediği açık ona göre:

‘’Kabila’nın devam eden protesto dalgasında devlet başkanı olarak kalmayı başarıp başaramayacağı belirsiz. Güvenlik güçlerinin, o iktidarını korusun diye ne kadar insanı daha öldüreceğini veya kitlesel olarak tutuklamak zorunda kalacağını bilmiyoruz. Devlet başkanı olarak kalmayı başarırsa nasıl bir ülkede devlet başkanı olacağını bilmediğimiz gibi…’’

Kabila’nın zorla gaspettiği devlet başkanlığından uzaklaştırılmasından sonra ne olacağının da belirsiz olduğuna dikkat çeken Vava Tampa yine de umutlu olduğunu ekliyor:

‘’Umutluyum çünkü son iki yıldaki Kabila karşıtı protestolar her şeyin ötesinde şunu gösterdi ki, Kabila’nın görkemli zenginliği, her muhalefet liderini satın almaya yetmeyecek büyüklükte. Gücü de halkın kararlılığını bastırmaya yetmiyor. Ve ben sevgili Kongomun halkı kadar ülkesine ve demokrasisi konusunda kararlı halk tanımıyorum’’

AMERİKA BÜLTENİ‘ni Twitter’dan takip edebilirsiniz

ARŞİVDEN İLGİLİ HABERLER

Liderlerinin ya ölerek ya da ülkeden kaçarak iktidardan ayrıldığı kıta: Afrika