Aydınlanma Çağının zirve isimlerinden biri olacak Kant, sonradan ‘Aydınlanma’yı, Horatius’un Latince ‘sapere aude’ şeklindeki sözünü motto olarak benimseyen çağ olarak tanımlayacaktı. ‘Sapere aude’, lafzi olarak ‘bilme cüreti göster’ şeklinde çevrilebilir. Kant’ın kastettiği bilme/öğrenme cüreti ise, harici bir otoritenin (toplum, devlet, ebeveyn, sosyal çevremiz) dikte ettiğini bilme/öğrenme değil, insanın kendi aklını kullanarak bilme/öğrenmeye cesaret gösterebilmesidir. Bilmek/öğrenmek cesaret isteyen bir şeydir çünkü, bize ezberletileni tekrar etmenin konforu dışına çıkmamızı gerektirir. Devletin, ailemizin ve sosyal çevremizin ezberlettiği şablonları sorgulamak konfor bozucu sancılı bir süreçtir. Gerçeği öğrenmek doğrularımızı sorgulamaya neden olması ve bizi değişmeye zorlamasıyla oldukça sancılı bir iştir. Lakin tekamül ve terakkinin yegane yolu da bu aydınlanma cüretinden geçiyor. Bu nedenle Kant, aydınlanmayı, insan türünün ergenlikten çıkıp, olgunlaşma sürecine girişi olarak nitelendiriyordu.