Skip to content
Menu

Başkan olmak ya da olmamak… Nedir bu mesele?

CEMAL TUNÇDEMİR

31 Ekim 2012

Maaşı güzel, üstelik işe yürüyerek gidebiliyorum…

Eski başkanlardan John F. Kennedy işini bu şakayla tarif edermiş soranlara. Kennedy açık sözlü bir başkandı. Yalan konuşamıyordu. George W. Bush doğruyu konuşamıyordu. Obama ise, öyle görünüyor ki bu ikisi arasındaki farkı konuşamıyor. Kennedy, “Başkanlığa seçildikten sonra bizi en fazla şok eden, herşeyin, seçim kampanyası boyunca iddia ettiğimiz derecede kötü olduğunu görmemiz oldu” demişti. Aslında bu söz Obama’nın yaşadıklarını anlatmaya yeter. Öyle bir ekonomi devraldı ki 60 günde saçları ağardı.

1950’lerin müzmin kaybedeni Adlai Stevenson, “Bu ülkede, her çocuk başkan olabilir. Ve onların hayat boyunca karşılaşabilecekleri risklerden biridir bu” demiş. Demiş ama tam 4 kez de başkanlık için adaylık mücadelesi vermiş. Stevenson’un başaramadığını başaran Harry Truman belki de bu insani çelişkiye ironi olsun diye, “Yaptığım işi yapanların hiçbiri eğer mizah duyguları gelişkin olmasaydı bu işi yapamazdı” diye anlatır başkanlığı. Sahte gülücüklerden, bitmez tükenmez merasimlerden, hiç tanımadığı insanlara durmadan övgüler dizmekten, hiç tanımadığı insanlar tarafından durmadan övgüler dizilmekten yakındığı onlarca konuşması var Truman’ın. Baba Bush da başkanlıktan ayrıldığının ertesinde gazetecilere, dalkavuklarla çevrili başkanlığı şöyle anlatmıştı: “Golf oynarken yenilmeye başlayınca anladım başkanlığın bittiğini…

Politika bu, alışsan bırakamazsın, sen bıraksan o seni bırakmaz. Cumhuriyetçi Senatör George Allen, “Dünyada hiçbir iş Washington’da geçiçi bir iş sahibi olmak kadar kalıcı değil” dermiş. Yaşayan başkanlar da anayasal engelleri, eşleriyle, oğullarıyla ve yakın gelecekte muhtemelen kızlarıyla aşıp yine de ‘Pennsylvania Caddesi‘ndeki manzaralı eve dönmenin yollarını arıyor.

ABD 18’nci yüzyılda kurulmasına rağmen, 20’nci yüzyıl başına kadar hiçbir başkanı ülke sınırları dışına adım atmamış. 1901 yılında başkanlığa seçilen Theodore Roosevelt, ABD dışına çıkan ilk başkan ama o da Panama’ya gidiyor. Teddy Roosevelt aslında meraklı avcı ruhlu bir başkan. ABD içinde de çok dolaşıyor. Avcılığı seviyor. Tabiatı seviyor. New York Doğal Tarih Müzesi ile platonik ilişkisi de bu sebepten. İlk otomobil süren başkan aynı zamanda. İlk uçağa binen de o…

1’nci Dünya savaşı yıllarındaki başkan Woodrow Wilson, Atlas Okyanusunu geçen ilk ABD başkanı. Okuyan yazan kafa yoran bir başkan. Uzun süre birinci dünya savaşına girmemek için direnmiş, sonra girmesi gerektiğini düşündüğünde ise, bir entelektüele yakışır şekilde “estetik” bir gerekçe bulmuş; “Bütün savaşları bitirecek savaş” demiş. Zaten görevi sırasında doktora derecesi sahibi olan ilk başkan.

Bugüne kadar gelen 43 başkanın tamamı, 7 etnik kökenden, İngiliz, Hollandalı, Alman, İrlandalı, Galli, İskoç ve İsveç kökenli. Obama, ilk ‘ortaya karışık’ olanı. Endonezyalı kız kardeşi de var, Kenyalı ve İrlandalı akrabaları da var… Politikacı bir aileden gelmiyor. Franklin Delanor Roosevelt, Obama’nın aksine kendinden önce gelen tam 11 başkanla kan bağına sahipti. ABD’nin 8 yıldan fazla başkanlık yapan tek başkanı olan FDR, aynı zamanda televizyona çıkan ilk ABD başkanıydı da… Beyaz Saray’da kitaplardan daha enteresan şeyler keşfeden Bill Clinton ise televizyonda yüzü kızaran ilk başkan oldu…

Ronald Reagan Hollywood’tan Beyaz Saray’a gelen ilk başkandı. Obama, jimnastiği bırakmazsa Beyaz Saray’dan Hollywood’a giden ilk başkan olacak.

Başkan Yardımcısı ne iş yapar konuşmuştuk. Peki Başkan ne iş yapar?

Cevabını, en orijinal başkanlardan biri olan Harry Truman veriyor:

’Başkan, bütün yaptığı, insanlara, zaten yapmaları gereken işi öperek, överek ya da söverek yaptırmak olan bir halkla ilişkiler görevlisidir’’


İLGİLİ YAZILAR:

BAŞKANLIK SİSTEMİ NASIL DOĞDU?