Skip to content
Menu

Bir zamanlar ABD’yi yöneten ‘İslamcı’ Masonlar!

shriner-4

CEMAL TUNÇDEMİR

25 Ağustos 2015

Tam 48 yıl FBI'ı yöneten Edgar Hoover
J.Edgar Hoover

J. Edgar  Hoover‘ın 8 ayrı başkanın döneminde aralıksız 48 yıl FBI başkanı kalmasının öyküsünü aktardığım yazıdaki bir fotoğrafı, yazıdan ayrı olarak çok dikkat çekti. FBI’ın kurucu başkanının kafasında, “Almas” yazan ay yıldızlı fes büyük merak uyandırmış. ABD’nin 20’nci yüzyıldaki en kudretli bürokratının kafasındaki fesin bir açıklaması olup olmadığını soran çok oldu.

Bu fesin altında en az kendisi kadar renkli bir öykü var.

ABD Başkanı Obama’nın 4 Haziran 2009’da Kahire’deki tarihi konuşmasına “Assalamu Aleykum” diyerek başlaması Amerikan medyasında,  ‘’ilk kez bir Amerikan başkanı Müslüman selamı verdi” şeklinde haberleştirildi. Oysa Hoover’ın fesinin öyküsünde, Obama’dan 109 yıl önce “Selamun Aleykum” diyen bir ABD başkanı da var. Hem de Beyaz Saray’ın balkonundan… Hem de binlerce Amerikalıya…

Sözkonusu ABD başkanı da, o gün onun selamına “assalamu aleykum” diye karşılık veren binlerce fesli Amerikalı da Müslüman değildi. 20’nci yüzyıl ortasına kadar 140 yıl boyunca etkili olduğu ABD’de, başkanların, FBI başkanı, üst düzey bürokratlar, Kongre üyeleri, yargıçlar, gazeteciler, işadamları ve sair birçok etkili ve yetkili ismin üyesi olduğu bir tarikatın üyeleriydi bunlar. Mekke, Elmas, El Kuran, El Melaike, Ömer, Bektaş, Ali ve benzeri isimler verdikleri mabetlerinde, başlarına fesler takıp, sarıklar bağlayıp Müslümanlar gibi selamlaşıyorlardı.

Külahın öyküsü pek bir sürreal hal aldı, haklı olarak işkillenmeye başladınız. Ama endişe etmeyin, bir komplo teorisi veya şaka ile karşı karşıya değilsiniz. ABD sosyal tarihinden renkli bir sayfa bu…

Peki kimdi bu adamlar?

Kendileri kısaca “Shriners” diye anılıyor. “Shrine” İngilizce “tapınak” veya ”türbe” demek. Bir zamanlar kullandıkları resmi adları ise, bizi öykünün devamına çekecek görkemde: Ancient Arabic Order of the Nobles of the Mystic Shrine. Yani ki, Gizemli Mabedin Soylularının Kadim Arabi Tarikatı.

Yazılı literatürlerinde uzun müddet daha çok resmi adlarının baş harflerinden oluşan kısaltmayı kullanmışlar. Yani, A.A.O.N.M.S.  Onların öyküsünü anlatan bir çok kaynak bu kısaltma harflerini, bir kelime bir işlem oyunu oynayarak, şu hale getiriyor: A MASON. Bu eğlenceli harf oyunu sahici mi bilmiyorum ama bu tarikatın masonluğu, gizeminin bir parçası değil. Masonların resmi sitelerinde bile belirtilen bir konu. Çünkü ‘Shriner’ olabilmenin tek şartı var: Mason olmak. Ama öyle her hangi bir Mason olmak da yetmiyor. Yeni ve alt derece masonlara kapılar kapalı. Nerdeyse 140 yıl boyunca sadece İskoç ve York ritlerine bağlı üst derece masonlar bu tarikata girebiliyordu. 2000’li yıllarda ise bu katı üyelik kuralları oldukça yumuşadı.

mecca-temple
New York Mecca Temple, Shriner’ların ilk mabedi oldu. Bina bugün New York City Center adıyla konserlere ev sahipliği yapıyor.

Shrinerlar klişe bir hikaye anlatır başlangıçları hakkında. Aynı zamanda dönemin en ünlü aktörü olan William Florance, Mağribli Müslümanların da yoğun şekilde yaşadığı Marsilya’ya, sonrasında ise Mısır’a yaptığı gezide gördüklerini loca sohbetlerinde anlatır. Locanın, masonların aşırı elitizminden her zaman yakınagelmiş üyesi ve önde gelen ismi doktor Walter Fleming anlatılanları çok ciddiye alır ve bu tarikatı kurar. Tarikatın, bütün kostümleri, isimleri ve lakaplarını Fleming belirler.

13 Ağustos 1870 günü kurulan tarikatın ilk yılında iki kurucu ortak dışında 11 üyesi olur. İlk mekan New York’ta Mekke Mabedi (Mecca Temple) adıyla kurulur (Bugün West 55th Street 135 numarada bulunan ve herkesin hala bir cami sandığı New York City Center binası). Bildiğimiz anlamda bir cami değil, Mason mekanıydı burası. Shriner’lar en azından ilk yıllarda toplandıkları yerleri, “temple (mabed)” olarak değil, “mosque (cami)” olarak adlandırır. 30 yıl sonra 1900 yılında ABD genelindeki sayıları 55 bine ulaşır. “Cami” sayıları ise 82’ye. Life dergisinin Shriner’ları, ”gizli localar içinde, prestij, zenginlik ve güç olarak bir numara..” diye nitelendirerek haber yaptığı 1938 yılında sayıları 350 bin olmuştu.

medine-shriner
Ülkedeki en büyük Shriner mabedi olan Chicago Medine mabedi, 1938 yılında kapılarını Life muhabirine açtı. Medine Mabedinin ana salonundaki ‘Hac Yolunda Müslümanlar’ tablosunun altında ritüellerini gerçekleştiriyorlar (Kaynak: Life Magazine-16 Mayıs 1938).

Tüm Shriner’ların en üst yönetimine Emperyal Büyük Konsey adı verilir ve her yıl büyük emperyal oturum toplantısı ve görkemli yürüyüşler yaparlar. Shriner’ların bu resmi geçitleri pek renkli bir hal alır. Siyah püsküllü kırmızı feslerini kafalarına geçirip nereden bulduklarını henüz bilemediğim develeriyle resmi geçit törenleri yaparlarmış. İşte yazının başında anlattığım Beyaz Saray selamlaşması da böylesi resmi geçitlerden birine ait.

Fred Van Deventer’in 1959 yılında yayınladığı “Parade to Glory: Shriners History” adlı kitabında anlattığına göre, yıllık büyük Shriner konseyi için toplanan Shriner Masonlar, 23 Mayıs 1900 günü Beyaz Saray’ın önünde resmi geçit töreni yaptılar. Yürüyüş kortejindeki 3 bin Shriner masonun en arkasında yürüyen emperyal üstad John Atwood, Beyaz Saray’ın balkonundan korteji selamlayan “mason biraderleri” ABD Başkanı William McKinley’e, “selamun aleykum” diye yüksek sesle selam verdi. Böylece McKinley, kamuoyuna açık şekilde Müslüman selamlaşması yapan ilk ABD başkanı oldu.

Tabii ki bu tabloyu Deventer, loca dedikodularına dayandırmıyor. Washington Post gazetesinin o günkü nüshasında yayınlanan haberden aktarıyor. Washington ahalisinin bu enteresan mason kalabalığa ilgisine de dikkat çekiyor Washington Post aynı haberinde… Gazeteye göre, o gün yürüyüşe katılan masonlara satış yapabilmek için,  dükkanlarının önüne cami maketleri koyan esnaflar bile olmuş.

Korteje eşlik eden Deniz Piyadeleri (Marine Corps) Askeri Bandosunun bile Shriner’lara jest olsun diye o gün üniforma yerine Arap elbiseleri giymesi, sadece fesli değil, kelli felli bir topluluk olduklarını gösteriyor. Gazeteden öğrendiğimize göre, Üstad John Atwood, konseyin açılış toplantısını, “Müslümanların Mekke’ye toplanması gibi, kıtanın her yerinden bugün buraya toplandık” sözleriyle açmış o gün.

Yaklaşık 3 bin Shriner 3 gün sonra 23 Mayıs 1900 günü Beyaz Saray’da onurlarına verilen resepsiyona da katılıyor. Tabii ki yine hepsi kafalarında fesleri, çoğu Arap entari ve cüppeleriyle katılıyor resepsiyona… Beyaz Saray resepsiyon salonunun ilginç tablosunu hayal etmekle vakit kaybetmeyin. 21 yıl sonraki daha ilginç bir ortama gidelim.

9 Mayıs 1921 günü Beyaz Saray bir başka görkemli Shriners buluşmasına daha ev sahipliği yapar. Bu kez kendilerine sadece bir mason biraderi olarak değil, ilk Shriner ABD başkanı olarak Warren Harding ev sahipliği yapar. Bunun detayı ise New York Times gazetesinin ertesi günkü nüshasında, “Harding gives Salaam at Shriners parade (Harding, Shriners yürüyüşünde ‘selam’ verdi)” manşetiyle yer alan haberde anlatılıyor. 2 sene sonra 5 Haziran 1923 günü Harding, Beyaz Saray’ın önünden resmi geçit yapan 25 bin Shriners Masonunu, Beyaz Saray balkonuna kafasında kırmızı fesle çıkarak selamlayarak bir başka ilke daha imza atar. ABD Başkanı Harding’in kafasındaki fesin üstünde üyesi olduğu Shriners tapınağının adı da yazılıdır; “Aladdin”.

truman-wayne-shrine
ABD Başkanı Harry Truman ve kovboy filmlerinin unutulmaz aktörü John Wayne de birer Shriner’dı.

Balkonda Harding’in yanında ise Birinci Dünya Savaşının efsane ismi kudretli Amerikan generali John Pershing duruyordu. Kendisi de Shriner olan Pershing, fes yerine askeri üniforması ile selamlamaya çıkmayı tercih etmişti. Shriners tarikatının altın dönemiydi. 1920’lerde Shriner’ların sayısındaki patlamada alkol yasağının da etkisi var. Zira locaların barlarında serbestçe ve polis baskını korkusu olmadan içki tüketilebiliyordu. ABD’deki üye sayıları yüzbinleri bulmuştu. Bunların arasında, Harding’in yanı sıra, Truman, Franklin Delanor Roosevelet, Gerald Ford gibi ABD Başkanları da, mareşal Omar Bradley ve mareşal Douglas MacArthur gibi efsane genelkurmay başkanları da, FBI Başkanı Hoover gibi üst düzey bürokratları da vardı.

medine-shriner2
Medine Mabedi’nde ritüeli yöneten ‘divan’. Divan başkanı üstad Edward William Sheperd. Shrinerlar kostümlerinin yanı sıra bazı törenlerinde takma sakal ve bıyıklarıyla da ‘oryantal’ görünümlerini pekiştiriyordu. (Kaynak: Life Magazine)

Shrinerların içinde sadece politikacılar yoktu. Astronot Buzz Aldrin’den, rüzgarla giden aktör Clark Gable’a, kasabamızın şerifi John Wayne’den, kulak pası ilacı Nat King Cole’a, Irving Berlin’den, Johnny Cash’a kadar birçok ünlü isim de birer Shriner’dı.

ABD’nin en kudretli adamlarının üyesi olduğu bu mason tarikatının mabetleri de, İslami mimari (özellikle de Endülüs) örneklerine göre inşa ediliyordu ki çok önemli bir kısmı bugün bile ayakta bu binaların. Grubun 1920’li yıllarda yaşadığı büyük zenginlik ve Shriner şubeleri arasındaki rekabet oldukça büyük ve gösterişli mabedler inşa etmelerine neden oluyordu. Tamamının giriş kapısının üstünde, Latin harfleriyle, Arapça “La Galib İllallah (Allah’tan başka galib yoktur)” yazıyorlardı. Pittsburgh’da bulunan “Suriye Camii” ise en ünlülerinden biri haline gelmişti. 1960’lı yıllara kadar şehre gelip de namaz kılmak için yer arayan birçok Müslüman, gerçek bir cami sanıp yanlışlıkla bu binaya gidermiş.

Masonlara ait Pittsburg Suriye Camiini meşhur edense başkanlık seçimi kampanyaları olmuş. Kendisi de gayet bağlı bir Shriner olan Başkan Harry Truman, 1952 yılında başkanlık kampanyası sırasında bu camide biraderlerine ve Amerikan halkına seslenir. ABD’de televizyondan yayınlanan ilk başkanlık kampanyalarından biridir bu. Tam 8 yıl sonra bir başka başkan adayı John F Kennedy’nin de yolu bu mabede düşer. Kennedy, Nixon’a karşı en sert çıkışlarından birini bu “cami-loca’’dan yapar.

Mason camiinde oskar töreni!

Shrine-el-melaike
Oscar, Emmy, Grammy ödül törenlerine defalarca ev sahipliği yapan Los Angeles Shrine Auditorium ya da Shriner’ların adlandırmasıyla El Melaike Mabedi

Shriners camileri 20’nci yüzyıl boyunca sadece politikaya değil, elit sosyal hayata da damga vurdular. Örneğin Los Angeles El Melaike Mabedi (bugün Shrine Auditorium diye adlandırılıyor), Grammy ve Emmy ödül törenlerinin yanı sıra tam 10 kez de Oskar ödül törenlerine ev sahipliği yaptı. ABD Başkanı Ronald Reagan da oyunculuk yaptığı yıllarda, eşi Nancy Reagan ile birlikte,  El Melaike’nin revnaklı hatlı İslami mimariye sahip ortamındaki ödül töreninlerinden bazılarına katıldılar.

ABD’nin değişik büyük şehirlerinde karşınıza çıkabilecek ve ilk bakışta bir cami sanacağınız bir çok ünlü bina bir zamanlar birer Shrine mabediydi.

New Jersey’nin en önemli konser salonlarından biri olan Newark Symphony Hall bir zamanlar bir Shrine mabediydi ve adı da Salaam Temple’dı(Selam mabedi).

Virginia Richmond’ın ünlü Altria Theater binası (eski adıyla The Mosque- Cami), Wisconsin Milwaukee’deki Tripoli Shrine Temple(Trablus Mabedi), Montana’daki Helena Civic Center (eski adıyla Algeria Temple-Cezayir Mabedi), Missouri eyaleti Springfield’teki The Shrine Mosque (eski adıyla Abou Ben Adhem Shrine Mosque- Ebu Bin Adem Camii), Indianapolis’teki Old National Centre (eski adıyla Murat Shrine Temple) ve Atlanta’nın ünlü Fox Theater (eski adıyla Yaarab Shrine Temple-YaRab Mabedi) bunlardan bazıları. Dünyanın en önde gelen golf mekanlarından biri de Shriner biraderlere ait.

2006 yılında yaşadığım Chicago’da ikamet ettiğim banliyönün yakınlarında ultra lüks bir kulüp dikkatimi çekmişti. Golfün en prestijli mekanlarından biri olan bu kulübün adı Medine’ydi (Madinah Temple) ve kapısının girişinde “Allah be with you (Allah seninle olsun)” yazıyordu. Büyükçe bir cami kubbesine sahip olan ana binanın dışında Medinah Country Club adlı bu kulüp arazisi içindeki en büyük gölün adı da “Hatice”ydi. Golfün en prestijli müsabakası olan PGA Championship’e defalarca ev sahipliği yaptı. Golfün efsane ismi Tiger Wood, bu tesiste iki defa PGA şampiyonu oldu.

Shrinerlar bugün bile hala “Selamun aleykum – ve aleykum selam” diye selamlaşıyorlar. Hala bazı açılış ve resmi törenlerinde ‘Allah’ adını anıyorlar. Ama günümüzde Shriner yapısı ile 20’nci yüzyıldaki Shriner yapısı arasında dağlar kadar fark var. Günümüzde daha çok orta sınıf erkeklerin, eğlence, arkadaşlık çevresi edinmek ve hayırseverlik için katıldığı bir sosyal organizasyon görünümünde.

Shriner dendiğinde de artık herkesin aklına ilk olarak hastaneleri akla geliyor. ABD’nin her yerine yayılan Shriner çocuk hastaneleri, İslam’ın beş şartından biri olan zekattan esinlenerek kurulmaya başlanmış. Bugün ise ABD’nin en yaygın ve en başarılı, hayırsever hastane ağlarından biri. ABD, Meksika ve Kanada’da bulunan onlarca Shriner çocuk hastanesi, 2012 yılına kadar çocukları hiçbir ücret talep etmeden tedavi ediyordu. ABD’de 2008’de başlayan ekonomik kriz sonrası kaynak bulmakta zorlanan Shriner hastaneleri, bu tarihten sonra sigortası olan hastaların sigorta şirketlerine fatura çıkarmaya başladı ama hiçbir sigortası olmayanların çocukları hala ücretsiz tedavi ediliyor.

Oryantalizm şampiyonları

Shriner ritüellerinde, antik Mısır’dan Sufizme kadar yoğun bir doğu etkisi vardı. Ama bunların tamamı sembolikti. Müslümanlıkla dini hiçbir bağları yok. Edward Said’in, Shriner’ları ‘’oryantalizm şampiyonları’’ diye anması bundan. Her ne kadar bir dönem bazı Shriner’lar başlangıçlarını Hz Ali’ye dayandırsa da bu efsane de oluşturdukarı ‘İslam/Arap’ kostümlü temanın bir parçasından başka birşey değildi.  Son yarım yüzyılda İslamı veya Arap kültürünü çağrıştıran isim, sembol ve kıyafetlerini yavaş yavaş, 11 Eylül’den sonra ise hızla terketmeye başladılar. Mekanlarını artık “mosque” veya ”temple” olarak değil, “Shriner merkezi” olarak adlandırıyorlar. Ama birkaç Shriner mekanı hala orijinal isimlerini kullanmaya devam ediyor. Georgia eyaletinin Savannah şehrindeki Omar Temple ya da St louis Medinah Temple, North Carolina’daki Rofelt Pasha Temple, Minnesota’daki Osman Temple, New Hampshire’da Bektash Temple gibi…

fezBununla beraber, ABD’de İslam’a ve Müslüman dünyasına ait ilk organizasyonların ortaya çıkmasında da Shriner etkisi var. “Nation of İslam” adlı siyah ırkçısı organizasyonun kurucusu Elijah Muhammed’in de onun ilham aldığı Noble Drew Ali’nin de birer Shriners olması tesadüf değil. Elijah da, Drew Ali de, Elijah’ın sonradan Allah olduğunu iddia ettiği Wallace Fard da Chicago’daki “Moorish Science Temple (Endülüs Bilim Tapınağı)” üyesiydiler. Üçlünün İslam bilgisi, mabette gördükleri sembollerden duydukları sözcüklerden ibaretti. Nation of İslam’ın bayrağının, kırmızı zemin üstüne beyaz ay yıldız olmasının nedeni de bu… Shriner’ların ortak sembolü, ay yıldız ve bir pala.

Nation of İslam hareketinden çıkan en ünlü isim Malcolm X oldu. Malcolm X’in bu grubu ve siyah ırkçılığını terketmesinden hemen sonra öldürülmesi birçok komplo teorisine malzeme oldu. Malcolm’u katledenler Elijah Muhammed’e ve grubun günümüzdeki lideri Louis Farrakhan’ın adamlarıydı. Ama komplo teorilerinde o dönemin en kudretli ismi FBI Başkanı Hoover’ın adı da geçiyor.

Laf döndü dolaştı ve yine geldi bu yazıyı yazmama neden olan meşhur fesin sahibine. Gelmiş geçmiş en kudretli Shriner’lardan biri tam 48 yıl FBI başkanlığı yapan J. Edgar Hoover’dı. Hoover, Beyaz Saray’ın ilk Shriner sakini olan Başkan Warren Harding döneminde Adalet Bakanlığında çalışmaya başladı. Harding’in yardımcısı Coolidge tarafından çok genç yaşında soruşturma bürosunun başına atandı ve tam 48 yıl FBI başkanı olarak kaldı.

İşte o ünlü fotoğrafında Hoover’ın başındaki fesin altında, ilk kez dinleyene ‘yok daha neler’ dedirten böylesi bir öykü var.

Ve bu öykünün bana ilginç gelen bir renkli detayı daha var. Bütün bu fesler, bu Arap ve İslami sembollerle dolu Shriner öyküsü, ABD’de mason karşıtı Hıristiyan grupların veya yabancı ya da uluslararası toplum karşıtı aşırı sağ grupların da komplo teorilerine meze olageldi.

Bu aşırı sağcılara göre bütün bunlar, ”Masonluğun, gerçekte İslamın truva atı olduğunu ve masonların ABD’nin içerden fethinin gizli askerleri olduklarının” delili… Birçok kilise, ”Mohammedism’in olta yemi” olarak niteledi masonları. Bu konuda aşırı Hristiyan gruplara ait yığınla dergi, kitap ve web sitesi durmadan komplo teorisi üretmiş veya hala üretiyor. Shriner’lar ise biraz umutsuz bir çaba da olsa, bu paranoyak kesimlere, Müslüman olmadıklarını, ABD’ye şeriatı getirmek gibi bir gizli çalışma içinde olmadıklarını anlatmaya çalışıyor.

Her fırsatta, Amerika göründüğünden çok daha enteresan bir ülke diyorum da kimse inanmıyor…

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz

NOT: Bu yazı ilk olarak 2009 yılında yazıldı. Burada güncellendi.