Skip to content
Menu

“Sadece bir teori”

CEMAL TUNÇDEMİR

25 Temmuz 2017

Nitelikli bilimsel eğitimin ‘mantık’ dersi ile başlamasının açık bir nedeni vardır. Öğrenmenin ne olduğunu öğrenmeden başlanacak bir öğrenme, bilgeliği değil, cehaleti ve bağnazlığı büyütür. Bir diğer önemli ön eğitim ise sözcüklerin anlamı konusundadır. Sözcüklerin anlamlarının, cümle içinde, tarih içinde, farklı toplumlar içinde, bağlam içinde, kasıt içinde, bilimsel disiplin içinde değişebileceği gerçeğine farkındalık yaratılır ondan sonra sözcüklere dayalı bir eğitim tesis edilir.

Bunlar eksik olursa ne olur? Düşünmenin en ilkel aşaması olan ‘akıl yürütme’, ‘araştırma ve deneyle elde edilmiş verilerin’; kulaktan duyma ezber de bilimsel açıklamaların yerini alır. Sözcükler ise, cahillerin, güç odaklarının dilinde anlam ve bağlamlarından koparılarak birer manipülasyon aracı olurlar.

İşte ‘teori’ sözcüğü de böylesi manipülasyonun en güncel kurbanlarından biridir. ABD’de bugünlerde bilim insanları ‘küresel ısınma’dan her söz ettiğinde, karşılarında, ülke yöneticilerinden mahalle papazlarına ve çıkarcı endüstri temsilcilerine ulaşan ağzı kalabalık bir koalisyon, ‘küresel ısınma sadece bir teoridir’ itirazıyla çıkıp kestirip atabiliyor.

Yığınla bilimsel delile sahip bir bilimsel teoriye karşı bu cüreti nereden alıyorlar?

On yıllarca, evrim teorisine karşı aynı tavrı göstererek, yığınları manipüle edebildiklerini görmenin sağladığı deneyimle… Evrim teorisi etrafındaki tartışmanın, politik getirisi son derece yüksek kültür savaşı potansiyelini keşfetmiş dar kafalı çıkarcı politika esnafı ile küresel ısınmaya karşı asgari önlemlerden zarar göreceği açık ekonomik çıkar çevrelerin en sevdiği klişedir ‘sadece bir teori’ cümlesi.

‘Teori’ sözcüğünün bilimsel yöntemde hangi anlamda kullanıldığı hakkındaki yaygın bilgisizlikten yararlanırlar. Bilimsel yöntemde ‘teori’, kahvehanede kullanıldığı anlamda kullanılmaz. Günlük yaşamda, ‘teori’ sözcüğü daha çok bir kişinin, akıl yürüterek oluşturduğu kişisel görüşü anlamında kullanılır. Oysa bilimsel yöntemde ‘teori’, ‘test edilmiş, elde edilmiş, ispatlanmış bilimsel gerçeklerin, verilerin bilim insanlarınca genel kabul gören açıklamasına denir.

Her teori başlangıçta bir hipotez olarak ortaya konur. Hipotez, henüz kesin olarak ispat edilmemiş bilimsel açıklama çabasıdır. Yeterince test edilip, yeterince delil elde edildiğinde o hipotez bir ‘bilimsel teori’ yani o fenomenin geçerli açıklamasına dönüşür ve bilim çevrelerinin neredeyse tamamında yaygın kabul görür.

Örneğin, birisi, ‘’bırakılan cisimler dünyanın manyetik alanı nedeniyle yere düşerler’’ dediğinde bu bir hipotezdir. Ve bu hipotez test edilmeye başlandığında, kendisini destekleyecek yeterince delil ve veri olmadığı kısa sürede anlaşılır. Çünkü manyetik olmayan cisimler de manyetik cisimlerle aynı hızla yere düşmektedir. Delil ve deneyle desteklenemediği için bu hipotez bir ‘bilimsel teori’ye dönüşmez.

Teori uzun vadede, yeni deliller, bulgular, keşiflerle değişebilir ama teorinin üzerinde oluştuğu bilimsel gerçekler, deliller, veriler değişmez. Kütleçekim Kanunu ve Kütleçekim Teorisi arasındaki ilişki gibi.

Newton’un yaygın şekilde ‘yerçekimi kanunu’ diye andığımız ‘kütle çekim kanunu’ kabaca şudur:

‘’İki bağımsız kütlenin birbirine uyguladığı çekim kuvveti(F), kütlelerin çarpımı ile doğru, aralarındaki uzaklık ile ters orantılıdır.’’

Yani, iki cismin kütlesini biliyorsak, bu iki cismin kütle merkezlerinin birbirlerine mesafesini biliyorsak, bu iki cismin birbirine uyguladığı çekimin gücünü hesaplayabiliriz. Newton yasasını uygulayarak, elimizden düşürdüğümüz bir cismi yerin çekme gücünü hesaplayabiliriz. Cismin yere ulaşacağı süreyi, çarpma hızını ve yerden yeniden kaldırmak için ne kadar enerji gerektiğini ölçmemize yardım edeceği gibi.

Fakat bu kanunun bize yanıtını veremeyeceği soru şu: Neden ve nasıl çekiyor?

İşte burada bilimsel teoriye ihtiyacımız var. Yerçekiminin neden ve nasıl olduğunu, cisimlerin bırakıldığında neden düştüğünü açıklamak için bilim dünyasında bugün geçerli ‘’teori’’, Einstein’in Genel İzafiyet Teorisidir.

Aslında bilimsel kanunlar bile ‘nihai kesinlikler’ değildir. Nadir de olsa onlar da değişebilir. Ancak bilimsel teoriler zamanla evrilir, sıklıkla gelişir. Yani bir bilimsel teoriyi değiştirip geliştirecek şey, ya yeni elde edilen bilimsel deneyler veya bilimsel bulgulara ve gerçeklere dayanan bir başka bilimsel teori olmalıdır. Yeni bilimsel bulgulara göre teorilerin çöpe atılmasından ziyade çoğunlukla, teorinin bu yeni bulgulara göre geliştirilmesi yoluna gidilir.

Görecelilik Teorisi de ilk kayda geçtiğinden beri, yığınla bilim insanı, araştırma, deney, yeni teknoloji ve enstitünün katkısıyla elde edilen bilimsel bulgularla, gelişen tekonolojilerle değişim gösterdi ve gelişti.

Bilimsel bilgi dediğimiz şey çoğunlukla teorilerden oluşur. Bilimsel eğitimden, bilimsel müfredattan, ‘sadece bir teori’ diyerek çıkarmaya başladığınızda geriye pek bir şey kalmaz.

Evrim teorisi, dünya üzerinde canlı türlerinin nasıl oluştuğunu gösteren tek bilimsel açıklamadır. Zoolijiden, genetiğe, biyolojiden arkeolojiye, davranış psikolojisinden jeolojiye birçok bilimsel disiplinin, son yüzyıldaki çalışmalarının, deneylerinin, bulgularının yığınla destek taşıdığı bilimsel bir teoridir. Aynı şekilde bu ve diğer bilim dallarının sayılamayacak kadar olguyu, davranışı, olayı açıklayabilmek için zemin oluşturur. Darwin zamanında, davranış psikolojisi, moleküler biyoloji veya genetik diye bilim dalları, genetik miras diye bir kavram bile yoktu. Yani, bugün bilimde ‘evrim teorisi’ dendiğinde kast edilen şey, Darwin’in ‘Türlerin Kökeni Üzerine’ adlı kitabından ibaret değil. Antik Yunan’dan beri dile getirilen ve ilk kez Darwin’in bilimsel dayanaklar getirdiği ve son yüzyıl içindeki bilimsel gelişme ile sayısız kez ispatlanmış bir bilimsel teori. Bu teoriyi bilimsel müfredattan çıkardığınızda bir tek adamın teorisini çıkarmış olmuyorsunuz, genetik, biyoloji, psikoloji, jeoloji başta olmak üzere yığınla bilim dalının yüzyıllık devasa birikimini, izahını da çıkarmış olursunuz.

Bir ‘inanç yorumuna’ uymuyor diye bir ‘bilimsel teoriyi’ ortadan kaldırmaya çalışmak ise, mantık dersini, yüksek öğrenim müfredatında etkisiz kılmanın berbat sonuçlarından biridir.

Evrim teorisi de tıpkı diğer bütün bilimsel teoriler gibi, ‘inanılmak’ için oluşturulmamıştır. Bilimsel eğitimin amacı öğrencileri evrim teorisine, izafiyet teorisine, ‘kütleçekim yasasına vs inandırmak değildir. Bilimin, bu gezegende biyolojik türlerin nasıl oluştuğunu, yüz milyonlarca yıllık süreçte canlıların nasıl evrildiğini veya cisimlerin, gezegenlerin, yıldızların, galaksilerin birbirlerine neden çektiklerinin açıklamasıdır. Siz inanmıyorsunuz diye bir bilimsel gerçeklik ortadan kalkmaz. Sadece kendinizi karanlıkta bırakırsınız.

Galileo, ”güneş dünyanın değil, dünya güneşin etrafında dönüyor’‘ dediği için 1633 yılında Engizisyonda, ”tanrının sözünü yalanlıyor” iddiasıyla dini sapkınlıkla yargılandı. O günlerde Hristiyan önderler, İncil’deki görüşü, dünyayı evrenin merkezi olduğu şeklinde yorumluyordu. İşkence tehdidi nedeniyle Galileo, dünyanın güneşin etrafında döndüğü teorisini geri almak zorunda kaldı. Mahkeme kapısından çıkarılırken, ‘ben dönmüyor desem de dönmeye devam ediyor’ diye mırıldanması, insanlığın zaman zaman kitleselleşen aptallığından bir yakınmadır. Ömrünün son 9 yılını hapis geçirdi. Katolik Kilisesi, Galileo’nun haklı olduğunu 350 yıl sonra 1983’te resmen kabul etti.

Her hangi bir dini yoruma, muktedirlerin dini mantığına uymayan her şeyi bilimden, eğitimden çıkarmanın kapısını açarsınız ne olur?

Tennessee eyaletinde 1920’li yıllarda kamu okullarında evrim teorisinden bahsedilmesini suç haline getiren eyalet yasasına karşı hukuk mücadelesini anlatan Inherit the Wind adlı filmdeki avukat karakter Henry Drummond ile yargıç arasındaki diyalog, bu kapı açılırsa ne olabileceğinin yanıtıdır:

Savcı: Mahkemenin, yasayı tarafsız olarak uygulayamacağını mı düşünüyorsunuz?

Henry Drummond: Berbat bir yasayı tarafsız olarak uygulayamazsınız. Bu yasayla sadece yıkabilir, cezalandırabilirsiniz. Ve sizi uyarıyorum kötü yasalar kolera gibidir. Ona dokunan herkese bulaşıp onları da mahveder. Sadece karşı çıkanı değil, savunanı da…

Yargıç: Bay Drummond…

Henry Drummond: Anlamıyor musunuz? Evrim teorisini devlet okullarında öğretmeyi suç yapabilirseniz, yarın özel okullarda öğretmeyi de suç haline getirebilirsiniz. Ve ertesi gün evrim teorisi hakkında okumayı da suç haline getirebilirsiniz. Ve çok geçmeden kitapları ve gazeteleri de yasaklarsınız. Ve sonra da Katolik’i Protestan’a, bir Protestan mezhebini diğer Protestan mezhebine karşı karşıya getirir, kendi dini yorumunuzu diğer insanlara zorla benimsetmeye kalkarsınız. Birini yapabiliyorsanız diğerlerini de yapabilirsiniz. Fanatizm ve cehalet sürekli aktif olduğu için sürekli beslenmeye ihtiyaç duyarlar. Ve çok geçmeden sayın yargıç, dört nala marşlarla geriye, geriye, ta 16’ncı yüzyıla kadar gideriz. Fanatiklerin, insanın ufkunu açan ve zihnini aydınlatan bilim insanlarını yaktığı çağa…

CEMAL TUNÇDEMİR‘i Twitter’dan takip edebilirsiniz