“İfade özgürlüğü, yok edilmeden, yasayla düzenlenebilir bir şey değil”
“İfade ve basın özgürlüğü olmazsa, sessiz, ahmak itaatkâr bir yığına dönüşmemiz kaçınılmaz olur. Mezbaha sırasındaki koyunlardan bir farkımız kalmaz.”
“İfade ve basın özgürlüğü olmazsa, sessiz, ahmak itaatkâr bir yığına dönüşmemiz kaçınılmaz olur. Mezbaha sırasındaki koyunlardan bir farkımız kalmaz.”
Japonya tarafından geliştirilen Kairyu adlı dev jeneratör, okyanus akıntısını elektrik enerjisine dönüştürüyor.
Özgürlüğün ikinci kanunu der ki, baskıcı düzenden kurtaran bir değişim, devlet gücünü, bireyin hakları ve özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı, ifade, basın ve protesto özgürlüklerine müdahale edemeyeceği şekilde frenliyorsa gerçek bir değişimdir. Aksi halde, sadece tiranlıkta nöbet değişimidir.
Fransız Aydınlanmasının iki önemli düşünürü Voltaire ve Rousseau, ömürlerinin son çeyrek yüzyıllarını gizli hayranlık-açık nefret-mutlak anlaşmazlık karışımı tuhaf bir yol arkadaşlığında geçirmişlerdi.
Aydınlanma Çağının zirve isimlerinden biri olacak Kant, sonradan ‘Aydınlanma’yı, Horatius’un Latince ‘sapere aude’ şeklindeki sözünü motto olarak benimseyen çağ olarak tanımlayacaktı. ‘Sapere aude’, lafzi olarak ‘bilme cüreti göster’ şeklinde çevrilebilir. Kant’ın kastettiği bilme/öğrenme cüreti ise, harici bir otoritenin (toplum, devlet, ebeveyn, sosyal çevremiz) dikte ettiğini bilme/öğrenme değil, insanın kendi aklını kullanarak bilme/öğrenmeye cesaret gösterebilmesidir. Bilmek/öğrenmek cesaret isteyen bir şeydir çünkü, bize ezberletileni tekrar etmenin konforu dışına çıkmamızı gerektirir. Devletin, ailemizin ve sosyal çevremizin ezberlettiği şablonları sorgulamak konfor bozucu sancılı bir süreçtir. Gerçeği öğrenmek doğrularımızı sorgulamaya neden olması ve bizi değişmeye zorlamasıyla oldukça sancılı bir iştir. Lakin tekamül ve terakkinin yegane yolu da bu aydınlanma cüretinden geçiyor. Bu nedenle Kant, aydınlanmayı, insan türünün ergenlikten çıkıp, olgunlaşma sürecine girişi olarak nitelendiriyordu.
Japonya’nın ‘Bikkuri Donki’ adlı ünlü restoran zinciri, insan yaşamına ve tehlike alarmlarına değer veren tepkisiyle dünyada gündem oldu.
Parlamento, hiç şüphesiz ‘’konuşma hakkıyla’’ ilgili bir erk. Halkın konuşma hakkı. Kendi sesinin tanrının sesi olduğuna inanan kralların kulağında ‘anarşi’, ‘başkaldırı’, ‘konuşma terörü’ olarak yankılanan sesin.
Gücünün doruğundaki Henry Ford, Amazonlarda, lastik ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, kişisel toplum, ekonomi, doğa ve kültür anlayışının modelini yaratma hayaline kapıldı.
”Özgürlüğümüz, ancak hepimiz buna, ‘senin özgürlüğün benim özgürlüğüm’ inancıyla hep beraber sahip çıktıkça güvende kalacak’’.
Antik çağın büyük tarihçisi Tukidides, ‘’devlet işleri ile ilgilenmeyen vatandaş, kendi işine b