AMERİKA BULTENİ (29 Ekim 2012)
Bugün Türkiye’nin yüz akı kurumlarından biri olan Çocuk Esirgeme Kurumu’nun Amerika’da yaşayan Türklerin bağışlarıyla kurulduğunu biliyor muydunuz? Son yıllarda Türkiye’de yaşanan sel felaketlerinden depremlere kadar yardım için seferber olan Amerika Türkleri, 90 yıl önce de Anadolu’nun yetimleri için seferber olmuştu.
Birinci Balkan Savaşı’ndan Kurtuluş Savaşına kadar devam eden savaşlardan sonra en büyük sorunlardan biri, nerdeyse 15 yıl boyunca cepheden cepheye koşan Mehmetçiklerin, şehitlerin sahipsiz yetim kalmış evlatlarıdır. Bu önemli sorunla başedebilmek için 30 Haziran 1921 günü, sonradan Çocuk Esirgeme Kurumu olarak anılacak olan Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulur. Ancak, kurumun ne doğru dürüst binası ne de parası vardır. Çok geçmeden, o günkü şartlar altında, yardımı dokunabilecek insanlara müracaat fikri doğar. Kurumun kurucularından Doktor Fuat Bey(Umay), yurt içindeki bağışlar oldukça yetersiz kalınca, özellikle ABD’de yaşayan Türk vatandaşlarına ulaşma çabası başlatır. Çocuk Esirgeme Kurumu arşivlerine göre, Fuat Bey, Gelibolu Milletvekili Celal Nuri İleri’den, Washington’da Türklere imamlık yapan Mehmet Ali Efendi’nin adresini alır ve kendisiyle, yaşadıkları sıkıntı konusunda mektuplaşmaya başlar. Mehmet Ali Efendi, Fuat Bey’in, o dönemde Amerika’da yaşayan Türklerin kurduğu Türk Teavün Cemiyeti ile de irtibat kurmasını sağlar. Türklerin en yoğun olarak bulunduğu New York ve Detroit’te, bağış toplantıları düzenlenir ve 120 bin dolar toplanarak Türkiye’ye gönderilir. Fedakar işçilerin gösterdiği yüksek gayret üzerine, bağış toplantılarını organize eden Türk Teavün Cemiyeti, Ankara’dan birinin Amerika’ya çağrılmasını kararlaştırır. Ateşin içinden gelen bir kimsenin daha tesirli olarak meseleyi ortaya koyacağı değerlendirilir. Teklif, Ankara Himaye-i Etfal Cemiyetine bildirilir. Ankara Merkez Komitesi, bunun üzerine cemiyet başkanı Doktor Fuat Bey’i göndermeyi kararlaştırır.
21 Mart 1923 tarihinde Büyük Millet Meclisi’nin oluru ile 5 ay süre ile ABD seyahatine izin verilen Dr. Fuad Bey, 8 Nisan – 3 Haziran 1923 tarihleri arasında ABD’yi bir baştan bir başa dolaşarak yardım toplar. Çocuk Esirgeme Kurumu kaynaklarına göre, Himaye-i Etfal’e yardım toplantıları New York, Lawrence, Peabody, Providence, Wooster, Buffalo, Pittsburgh, Wellston, Youngstown, Canton, Akron, Cleveland, Washington, Detroit, Chicago ve Philadelphia şehirlerinde gerçekleştirildi. Suriyelilerin de yardımlarıyla beraber, o günün parasıyla yüz bin dolardan fazla para toplanır. Fuat Bey yardımlarda süreklilik sağlamak amacıyla, Türk Teavün Cemiyeti yetkililerine Himaye-i Etfal Cemiyetinin şubelerini de açmayı teklif eder. Olumlu karşılanan teklif sonucu, 15 Nisan 1923 tarihinde Himaye-i Etfal Cemiyetinin New York merkezi açılır.
Gülabi Çavuş’un gözyaşartan fedakarlığı
Amerika’da yaşayan Türklerin, Anadolu yetimlerine sahip çıkmak için başlattıkları bu himmet seferberliğinin olduğu günleri, o dönemde New York’ta yaşayan ve Türk Teavün Cemiyeti üyesi olan Sabiha Sertel , “Roman Gibi” adlı kitabında şöyle anlatır;
“New York’a döndükten sonra yönetim kurulunun toplantısında, Fuat Bey “Gülcemal Vapuru” vapuru ile geldi. Bu, Amerika’ya gelen ilk Türk vapuru idi. Vapuru karşılamak için bütün teşkilatlardan delegeler gelmişlerdi. Gülcemal’in New York limanına gelmesi de önemli bir olay oldu. Vapurda dalgalanan bayrağı görmek için yalnız Türkler değil, Türkiye’den gelmiş Rum, Ermeni, Yahudi bütün Türk uyrukları gelmişlerdi. Kalabalığın içinde hüngür hüngür ağlayanlar vardı. Fuat Bey’in geldiği gün Astoria Oteli’nin salonunda yaptığımız toplantıda müsamerenin programını hazırladık. Fuat Bey’in gezeceği şehirleri kararlaştırdık. Fuat Bey’in yapacağı gezilere benim mihmandarlık ve tercümanlık etmemi uygun gördüler. New York’ta ilk toplantı, kiraladığımız büyük bir salonda yapıldı. Fuat Bey memleketin acıklı durumunu anlattı. Ben hislere hitap eden bir konuşma yaptım. Şiirler okundu. Halk arasında ağlayanların hıçkırıkları duyuluyordu. Konuşmalar sonunda yardım faslı açıldı. Masanın üstü yığın yığın dolarlarla doldu. Kalabalığın arasından orta yaşlı, orta boylu, kalın siyah kaşlı, bıyıkları kulak deliklerine değen bir adam ağır ağır masaya yaklaştı. Bu, Kürt Yusuf Gülabi Çavuş’tu. Önce Fuat Bey’in elini öptü: “Siz bana toprağımın, köyümün kokusunu getirdiniz. Sağ olun, varolun. Aç sürünen çocuklar arasında benim de evlatlarım var her hal. Yirmi yedi senedir Amerika’da çalışıyorum. Madenlerde işçilik ettim. Otomobil fabrikalarında, Kuzeyde, Fruit Company’nin(meyve şirketi) meyve bahçelerinde çalıştım. Garajlarda, parklarda yattım. 10 bin dolar birikmiş param var. Artık memlekete dönmeye karar verdim. Bütün paramı size veriyorum. Bana yalnız bir vapur bileti alın. Ve orada bir iş bulmama yardım edin. İşte altın saatim. İşte altın kemerim. Yurduma helal olsun.” Herkes ağlıyordu. Toplanan para 100 bin doların üstündeydi…
Amerika’daki bu çalışmalar sonunda, memlekete gönderilen paranın miktarı bir milyon Türk lirasının üstündeydi. Ankara’da Çocuk Esirgeme Kurumu’nun meydana getirdiği ilk çocuk sarayları, bakımevleri, hastane, çocuk yuvaları Amerika’daki işçilerin gönderdikleri paralarla kuruldu. Fakat Yusuf Gülabi Çavuş’a iş bulunmadı. Çocukların yataklarının başucuna işçilerin fotoğrafları asılmadı.”
Fuat Bey; Amerika’daki Türkler fedakar ve hamiyetli
Çocuk Esirgeme Kurumu krucusu Doktor Fuad Bey, Amerika gezisinde yaşadıklarını, 1925 yılında basılan “Amerika’da Türkler ve Gördüklerim” adlı kitabında anlatarak, bu destanı ölümsüzleştirir. Fuad Bey, “bir iki saniyede keselerini boşaltan çok fedakar ve hamiyetli vatandaşlar” diye andığı Amerika’daki bu ilk Türklerin nerelerde çalıştıklarını, neler yaşadıklarına da detaylı yer verir. Detroit’te Ford fabrikalarından, Worcester’daki tel fabrikalarına kadar bizzat incelemeler yaparak, bu fedakar insanların nasıl meşakkatli şartlarda çalıştıklarını yerinde tespit eder. New York Türk Teavün Cemiyeti’nin Himaye-i Etfal’e destek olmak amacıyla düüzenlediği bağış toplantısı, Fuad Bey’in kitabında şu şekilde tasvir edilir:
“Parayı kabz için teşkil edilen heyet para almaya yetişemiyordu. Hamiyet ve mürüvvet o dereceye varmıştı ki, ceplerini boşaltmakla iktifa etmeyen bazı zevat dışarı çıkıyor, borç alıyor, getirip veriyor, sahnede görülmeye layık hamiyet numuneleri izhar ediyordu. Para verenlere yetimler namına teşekkür ediyor ve ellerini sıkıyordum. Bazıları o kadar coşkunluk gösteriyorlardı ki, ‘A canım, verdiğiniz yeter, kendinize de bir günlük olsun harçlık bırakınız’ demek hissi hasıl oluyordu. İki saat zarfında iki yüz kişilik, ekserisi işçi halkın verdikleri para altı bin dolara yakın olmuştu. Worcester Cemiyeti İslamiyye toplantısı da, New York’da yayınlanan Birlik gazetesinin 7 Mayıs 1923 tarihli sayısının başyazısında şöyle aktarılır:
Amerika Müslümanları Amerika toprağına ayak bastıkları günden beri ilk defa bu yabancı toprak üstünde bayram yapıyorlar. Senelerden beri hasret düştükleri vatanlarına karşı duydukları garipliği gözyaşları ve çılgın heyecanlar içinde gösteren bu halk hissi-samimiyetin tecessüm etmiş bir numunesidir. Kalpleri gibi keselerini de açan bu halkın gösterdiği hamiyet, verdikleri paranın miktarıyla ölçülemez. Hiç şüphesiz 170 kişinin altı saat içinde on yedi bin beş yüz dolar vermeleri hamiyet ve fedakarlığın en yüksek bir numunesini teşkil eder. Fakat bu vermekten ziyade verişin, nesi varsa, imkanı olsa canını koparıp vermek isteyen bu verişin kıymeti ne verdikleri para, ne yaptıkları alkışla ölçülür. Bunun en güzel mikyası içlerine sığamayan heyecanları ve kalplerinden dökülüp taşan gözyaşları idi. Bin türlü müşkülat içinde alınlarının teriyle kazandıkları parayı sentine kadar veren bu halkın öyle fedakarlık ve alicenap numuneleri var ki saymakla tükenmez. Yirmi seneden beri vatan topraklarından uzak düşen bir ihtiyar, Fuad Bey’i görünce ellerine sarıldı. Heyecanından ağlıyor, bütün vücudu titriyor, fakat duyduklarını ve heyecanlarını yalnız gözyaşları anlatıyordu.
Bütün Müslümanların hayatta aynı dakikada acı ve sevinci bu kadar kuvvetle yaşadıkları gün olmamıştır. Gözyaşıyla sevinç birbirine karışmış, onları sarhoş etmişti. Yüz dolardan bin üç yüz dolara kadar veren bu alicenap vatan çocukları duyduklarını paralarıyla, gözyaşlarıyla göstermekle iktifa etmiyor. Sevinçten çıldıran bu halk ayak üstünde verenleri alkışlıyor. Ben hayatımda bu kadar kuvvetli bir heyecan ile sarhoş olan halkı ilk defa gördüm.
Bin dolar verenlere Fuad Bey, Mustafa Kemal Paşa’nın kendi el yazısıyla imzaladığı resimlerini veriyordu. Resmi her alan kalbinden kopan samimi bir heyecan ile onu öpüyor ve sonra zaferini ilan için resmi arkadaşlarına çevirip gösteriyordu. Altı saat bila-fasıla verdiler, verdiler, ceplerindeki son sente kadar ne varsa hepsini verdiler. Gurbette ilk defa bu vatan gününde bayram ediyorlardı. Bu müstesna günde herkes kendini vatana daha yakın, ulviyet ve fazilete daha yakın buluyordu. Bu, gurbet zedelerin ilk defa bütün kalpleriyle, hisleriyle, ruhlarıyla yaşadıkları bir vatan günüydü. Bu çok heyecanlı, çok mes’ud gün yetimlerimize 17bin 500 dolar bıraktı”.
(Not: Birlik Gazetesi başyazısı, Sedat İşçi‘nin “Amerika’da ilk Türkler Projesi“nden alınmıştır)