O günlerde New York Times gazetesindeki köşesinde, Alman Cumhurbaşkanının bu ses getiren konuşmasına da atıfta bulunacak gazeteci Roger Cohen, ‘’Dünyanın tehlikeli zamanlardan geçtiğini Almanlardan daha iyi kim görebilir ki…
Dünyanın ekseninde 15-25 santimetrelik bir değişime neden olan bu dev depremle, 100 milyondan fazla insanın yaşadığı Japonya’nın ana adası(Honşu), 2,5 metre doğuya (Kuzey Amerika yönüne) kaymıştı. 400 kilometrelik kuzey doğu sahili 0.6 metre aşağı doğu eğim kazanmıştı.
Demokrat Partili belediye başkanı, vali, bakan, Kongre üyesi ve hatta başkan, bırakın yolsuzluğu, en ufak norm/etik ihlali bile hak ettiği tepkiyi anında görüyor ve çoğunlukla bedelini ödemek zorunda kalıyor. Neden muhafazakar belediye başkanları, valiler, Kongre üyeleri ve başkanlar yasadışılıkları, yolsuzlukları, nepotizmleri, usulsüzlükleri ve hatta taciz ve tecavüzleri konusunda aynı endişe ve korkuya sahip değil?
‘Seçim’, sandık gününden ibaret değil. Sandıktan çok önce başlayan ve sonrasını da kapsayan bir süreçtir. Eğer bütün süreci güvenlik altına almazsanız, dünyanın en eski ve en güçlü demokrasisi de olsanız, uçurumun kıyısına kadar gelirsiniz.
Kızılderililer, Mississippi’nin batısına yeniden geçerken heybelerinde artık sadece eski acı hikayeler yok, beyazların hastalıklarına da şifa olacak yepyeni bir Amerika hikayesi de var.
19. yüzyılın en ünlü bilim insanıydı. Sonra bütün dünyada unutuldu. Doğa, ekoloji, iklim, insan hakları konusundaki çok erken uyarıları ile ne kadar önemli olduğu keşfedilinceye kadar... Humboldt, tıpkı doğada birliğe inandığı gibi bilimde de iş birliğinin, ortak çalışmanın bizi gerçeklere daha çabuk ulaştıracağı düşüncesindeydi. Humboldian bakış, 21. yüzyılda, bilimsel konuların dışında, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda […]
2000’li yıllardan itibaren, birçok virolog, ‘savunmadan saldırıya geçmek gerektiği’ fikrini savunuyor. Yani, henüz tanımadığımız öldürücü bir virüs bizi bulmadan, bizim doğaya gidip onu bulup, olası tehdidine karşı çareler geliştirmemiz.